Ana SayfaRöportajlarİş dünyasına önemli ‘risk’ uyarıları---

İş dünyasına önemli ‘risk’ uyarıları

2 / 8
İş dünyasına önemli ‘risk’ uyarıları
22 Nisan 2015 - 11:45 www.finansgundem.com

“2000’Lİ YILLARDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DAHA İŞİN İÇİNDE YOKTU”

-Kurumsal risk şirketlerin hayatına nasıl girdi?

Bikem Kanık: Son dönemlerde kurumsal risk yönetimleri çok önem kazandı. Kurumsal yönetim, sürdürülebilirlik yönetim diyoruz bunlara; çeşitli şirketlerde, kurumlarda iç içe geçen, birbirlerinin üzerine gelen  kavramlar gibi gözükse de aslında temelde  birbirlerini tamamlayan kavramlar. Bunların hepsi dünyanın son dönemde yaşadığı finansal krizlerden alınan dersler sonucunda getirilmiş yönetim sistemleri bir anlamda. Şimdi söyle bakarsak 80’lerin ortasından 2000’li yılların ortasına kadar 20 yıllık bir dönemde finansal piyasalarda çok ciddi bir kar marjları vardı. Yüksek verimlilik vardı, devamlı yükselmeler vardı, şirketler risk alıyorlardı. Yeni yatırımlara giriyorlardı, ülkeler risk alıyorlardı, herkes risk alıyordu çünkü çok güzel geri dönüşler vardı. O zaman yeni bir iş yapmamak, yeni bir risk almamak aptallık gibi algılanıyordu. Çünkü ikisini kaybetseniz 5’inden çok iyi para kazanıyordunuz. Ama 2000’li yılların başında İngiltere’den, Amerika’daki büyük şirket iflaslarından başlayarak ortaya çıktı ki bir şeyi yanlış yapıyorlar. Yüksek kar marjları, yüksek verimlilik, çok kazanılan, patlayan, şişen ekonomilerde ortaya çıktı ki denetleme işi doğru yapılmıyor. Finansal bilançolarla çok oynanıyor. Bazı şeyler gözden kayboluyor. Bunun üzerine yasa koyucular Türkiye olarak anlatmıyorum genel finansal şirketler olarak anlatıyorum, “Bu işi bir sorgulayalım. Bu iç denetim sistemine standartlar koyalım. Şirketleri daha iyi denetlenebilir, daha iyi hesap verilebilir hala getirelim” dediler. Burada da bir ‘kurumsal yönetim’ kavramları çıktı. Hesap verilebilirlik, şeffaflık, hissedarlara açıklık, çalışanlara sorumluluk, etik kodlar gibi bir sürü kavramlar… O zamanlar ilk konuşulduğunda bu hesap verilebilirlik, şeffaflık , 2000’li yılların ortalarında sürdürülebilirlik daha işin içinde yoktu.  Devamlı olarak denetimin üstüne, yeni kurallar, yeni kavramlar geldi. Fakat çok ilginçtir bunları yaptılar, düzenlediler. Ve birkaç büyük denetim şirketi battı.

-İlk önce ENROM patladı, ondan sonra çok daha tartışılır mı oldu?

Bikem Kanık: Doğru, çok daha tartışılır oldu. 2007’de Amerika’da gayrimenkuldeki yüksek şişme,  daha sonra 2008’de bütün dünyada yaşanan krizde ortaya çıkınca, “Biz iç denetimi yapıyoruz, peki bu kriz nasıl oldu?” diye sordular. Burada algıladılar ki iç denetim kavramı ile risk yönetim kavramı aslında çok farklı çünkü iç denetim geçmişteki verilere bakarak size bir rapor çıkarıyor. Halbuki risk yönetimi ,bugünden ileriye bakarak aldığınız riskleri, önünüzdeki tehditleri ve fırsatları,  hangisini neye yatırım yapmalısınız bunları çalışan bir sistem. Geçmiş verilerle risk yönetim çalışması yapıldığı zaman yanlış sonuçlara gidiliyor. Bir diğer neden de oradaki risk yönetiminin doğru yapılmaması.  2007’de bu kriz olduğunda aslında dünyada bütün şirketlerde risk yönetimi yapılıyordu ama doğru yapılmadığı anlaşıldı. Çünkü herkes kendi riskine bakıyordu. Kendi kendine risklerini çözmeye çalışıyordu. Halbuki dünyada şimdi risk yönetimi entegre bir sistem; hem kendi grubunuza bakacaksınız, hem de onun yarattığı toplam risklere bakacaksınız. Çözümler getireceksiniz. Çünkü artık iç denetim olarak değil risk yönetimi olarak bakılıyor. Artık düşen kar marjlarından sonra öyle bir şey ortaya çıktı ki bizim de şu anda yapmak istediğimiz kavram aslında bu temelde. Dışarıya çıkıp daha yüksek parayla satmak daha fazla müşteri bulmak bir yere kadar. Çok fazla rekabet var. O zaman ne yapacaksınız? İçeriye döneceksiniz, verimliliği artıracaksınız, maliyetleri düşüreceksiniz. Sineğin yağını çıkaracaksınız yani. Böyle olunca herkes bir anlamda içeriye döndü. Burada da çok önemli sistem haline geldi risk yönetimi. Çünkü risk yönetimi bütün bu süreçlerinize bakıyor, içerideki verimliliğinizi artırıyor. Türkiye’de birkaç yıl evveline kadar risk yönetimi denildiğinde finansal riskler algılanırdı. Hâla sorduğumuzda, “Biz yapıyoruz o risk yönetimini” diyorlar. “Nasıl yapıyorsunuz?” dediğimizde, “Alacak risklerimize bakıyoruz, likitte riskimize bakıyoruz, kredi riskimize bakıyoruz” yanıtını veriyorlar.

 2007-2008 krizinde bir şey daha ortaya çıktı dünyada . Tamam, biz bilançolara bakıyoruz, kurumsal risk kuralları, bir sürü yasalar getirdik ama sürdürülebilirliğe kafayı takmadık. Yönetim kurulu başkanları geliyorlar, o sene bir yatırım yapıyorlar, primi, bonusu alıyorlar. Halbuki bu yatırımın 3-5 sene sonra şirkete, genele ne yapacağı hesaplanmıyor. İşte ondan sonra sürdürülebilir büyüme çok önemli hale geldi.  Ve bu 3 kavram Risk Yönetimi, Kurumsal Yönetim , Sürdürülebilir Büyüme birbirini tamamlayan, birbirinin üst kümeleri gibi oldu aslında. Yani yasalara uyumdan sonra risk yönetimi yapmanız gerekiyor. Bütün bunların ana çerçevesi kurumsal yönetim bakış açısı ile hesap verilebilir ve şeffaf olmanız gerekiyor. Verimli olmanız gerekiyor ve sürdürülebilir olmanız gerekiyor.

YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Reality22 Nisan 2015 12:44

    Halka açık şirketlerde çok uç işlemler yapmalarına rağmen Bazı patronlar çok korunuyor bazılarına çok kolay ceza uygulanıyor. Kervansarayda turkiye borsa tarihinin en uç ve farklı farklı bitelikli çok sayıda yatırımcı söğüşleme işlemleri yapılmış am hiç kimse ciddi br yaptıra gidememiş.

BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster