250 milyar dolarlık fırsat kaçtı

4 / 8

---

“HERKES DOLAR ALINCA 8 MİLYAR DOLAR KAYBI OLDU TÜRKİYE’NİN”

Finansgundem.com: İTO yönetimindeyken 9 hükümet, 7 başbakanla çalışma fırsatınız olmuş, son dönemde neler yaşadınız?

Mehmet Yıldırım: Benim bütün başbakanlarla aram iyiydi, biz onlara ülkenin sıkıntılarını söylüyorduk, onlara muhalefet değildik. Başbakanlarla, kabine üyesi bakanlarla dosttuk. Örneğin Ecevit’le siyasi görüşlerimiz ayrı olmasına rağmen, bizim fikirlerimize çok önem verirdi. Devamlı yanına çağırırdı, istişarede bulunurduk. Mesela devalüasyon meselesi olduğunda, beni akşam dokuzda Ankara’ya çağırttı. Anayasa fırlatma olayından sonra yaşanan krizli günlerdi. Bana ‘Ne yapabiliriz?’ diye sordu. Ben de ‘Devalüasyon yapmak zorundasınız, başka türlü çıkamazsınız bu işten’ dedim. O zamanki IMF Türkiye Masası Şefi Cotorelli buradaydı. ‘Sayın Ecevit, çıkıp basına IMF bize 10 milyar dolar veriyor, diye açıklama yapın’ dedim. Ama bu açıklamaları birkaç gün geciktirdiler, gecikince piyasalar duydu. Dolar 300 lirayken, piyasada 600 lira oldu. Herkes gitti dolar aldı, 8 milyar dolar kaybı oldu Türkiye’nin.

Mesela Ülker firmasına askeriye 2001’de yasak koymuştu. Ben hemen bir basın toplantısı yaptım. ‘Bu ülkenin öz sermayesiyle yapılmış fabrikalarında binlerce işçi çalıştıran bir üreticiye, bu ülkede asker dahi yasak koyamaz’ dedim. ‘Suçu varsa mahkemede yargılanır. Yeşil sermaye, kırmızı sermaye diye ayıramazsın’ dedim. 15 gün içinde o yasağı kaldırttım. Rahmetli Sabri Ülker aradı, ‘Yanına gelmek istiyorum’ dedi, ben gittim. 90 yaşındaki adamı ayağıma getirmedim. Bana ‘İlk defa bize sahip çıkan bir kuruluş oldu’ dedi. Ben 350 bin kişilik bir odanın başkanıydım, niye sahip çıkmayayım?  Üyelerden aidatları alacaksın, sonra haklarını korumayacaksan ne işe yararsın? 

Ama bugün Türkiye’de İTO gibi kuruluşlar üyelerinin haklarını koruyamaz durumda. Bugün benim sanayicim, tüccarım çıkıp kendi derdini, Hükümetin yanlış politikasını anlatamaz ki ertesi gün vergi dairesi memuru başına dikilir. Koç’larda olduğu gibi… Kurumlar ifade haklarını demokratik bir şekilde kullanamıyorsa Türkiye ekonomisinde bir sorun var demektir.

Bu bakımdan, ekonomik kararlar çok önemli. İktidar da mutlaka ekonomi çevrelerine fikir danışmalı. Bu hükümetle de 2005’e kadar çalıştık ama diyaloğumuz olmadı.

Ekonomik kurumlar siyasi kurumlar değildir, onları muhalefet gibi görmemek lazım. Hükümet her şeyi bilmeyebilir, piyasa şartları çok değişiktir. Biz Eminönü’nde doların öğleye kadar kaç lira olacağını, hangi malın fiyatının ne olacağını bilirdik bir iki saat içinde. Bu kurumlar ticaretin içindeler, bunların sesini iyi dinleyen hükümetler ekonomide daha başarılı olur. Bunları özgür bırakmak, kısıtlamamak lazım…