Türkiye dünyanın en borçlu altıncı ülkesi

Galatasaray'ın eski yöneticisi, işadamı Adnan Öztürk, Türkiye ekonomisi hakkında önemli açıklamalarda bulundu

“Bu cari açıkla ekonomi bir gün gelir duvara çarpar...” Bu sözler iş ve spor dünyasını avucunun içi gibi bilen Galatasaray’ın önceki ikinci başkanı, işadamı Adnan Öztürk’e ait.
Adnan Öztürk, Cumhuriyet gazetesinden Leyla Tavşanoğlu'na konuştu.
İşte o röportaj;
Galatasaray sevdası nereden?

Bir kere eğitimimi Galatasaray Lisesi’nde yaptım. Benim için Galatasaraylılık sadece futbol değil. Galatasaray hayatımın önemli bir parçası.
Hükümet ekonomide pembe tablolar çiziyor. Ancak ekonomistlerin değerlendirmeleri farklı...
Türkiye’deki her olaya artık global ölçekte bakmalıyız. Ama dünyada geldiğimiz yer itibarıyla hem ekonomik hem de siyaset anlamında Türkiye için çok ciddi olarak endişeliyim.
Neden endişelisiniz?
Bir kere AKP iktidarı ekonomik anlamda Türkiye’ye çağ filan atlatmadı. Kimse kimseyi kandırmasın. Dünya ekonomisi ne kadar büyümüşse Türkiye ekonomisi de ona yakın bir büyüme sergiledi. Yalnız burada hayati hatalar var. Büyüme trendinden yararlanma koşullarını yaratan bundan önceki koalisyon hükümetidir. Bu küresel ekonomik gelişme içinde olan dünyadaki akıllı ülkelerin hepsi cari açıklarını fırsat olarak görüp hepsini azalttılar. Yani ihracatlarını artırıp ithalatlarına fren koydular. Biz ise 10 yıl içinde ithalatı artan ülkeler arasında açık ara bir numarayız. Dünyanın en borçlu ülkeleri arasında altıncı sıradayız.
Öte yandan ihracatta rekor kırdığımız açıklamaları var...
Bu eninde sonunda gelir bir gün duvara çarpar. Son geldiğimiz nokta itibarıyla da bu duvara iyice yaklaştığımızı hissediyorum. On yıl önce dış borç 144 milyar dolardan 337 milyar dolara, iç borç ise 155 milyar liradan 410 milyar liraya çıkmış. Türk insanının kredi kartı borcu 10 yıl önce altı buçuk milyar liradan bugün 255 milyar liraya çıkmış. Görüyoruz ki Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış dış borcun daha fazlası bu son 10 yıl içinde gerçekleşmiş. Özel sektörün dış borcu 10 yıl önce 43 milyar dolardan bugün 226 milyar dolara yükselmiş. Bu kadar rakama karşılık Türkiye üretkenlik bazında ne yapmış diye bakarım. Türkiye hâlâ milli geliri 10 bin 500 dolar olan bir ülke. Ama burada dürüst olup gelir dağılımı adaletsizliğini de bunun içine katmak lazım.
İyi de kişi başına yılda 10 bin 500 dolar doğru bir hesaplama mı?
Doğru bir hesaplama yaptığınız zaman ortaya şu çıkıyor: Bu ülkede çalışanların yüzde 45’i asgari ücret alıyor. Asgari ücret yaklaşık 470 dolara geliyor. Bu da dünyanın hangi kriterine bakarsanız bakın açlık sınırının altıdır. Ortada çok ciddi milyar dolarlar dönüyor. Ama benim vatandaşım, kişi başına düşen geliri 10 bin 500 dolarla dünya refahı seviyesi anlamında ilk 60 ülke arasına giremiyor.
Nüfusunun yüzde 45’i asgari ücretle geçinen bir ülkede Başbakan’ın tavsiyesine uyup en az üç çocuk yapmak ne kadar doğru?
Başbakan'ın böyle bir söylemde bulunmasını insanların en temel özgürlük hakkı olan kaç çocuk yapmalarına saygısızlık olarak görüyorum. Hedef 2023, yok Kanal İstanbul, yok üçüncü köprü, üçüncü havaalanı diyorlar. Bunlar bir ülkenin perspektifi ve stratejisi olamaz. Bunlar ayrıntı işlerdir. Üçüne de şiddetle karşıyım zaten. Üçü de skandal kararlardır. Gençlerimizi nitelikli olarak yetiştiriyor muyuz diye baktığımız zaman bundan çok uzağız. Eğitim sistemi zaten dökülüyor. İmam hatip liseleriyle yüz yıl öncesinin eğitimi olmaz. Gençlerimize ne kadar önem verdiğimiz, içinde olduğum için söylüyorum, spordaki başarılarımızdan belli. İstanbul’da çocuklarımıza bıraktığımız serbest hareket alanı 80 santimetre kare civarında. Gençlere yatırım yapıldığına kesinlikle inanmıyorum. Gençler buna değil ama kendilerine yapılan saygısızlığa isyan ettiler.
Gezi’yi mi kast ediyorsunuz?
Benim için Gezi Parkı tamamıyla bir saygıya davet meselesidir. Gençler kendilerine yapılan saygısızlığa isyan ettiler. İsyanlarına saygısızca cevap verildiği için biraz daha isyan ettiler. Ama bence çok ilginç de bir ders verdiler.
Kanal İstanbul, üçüncü köprü ve üçüncü havaalanı projeleri skandaldır dediniz. Neden?
Skandal kelimesinin içi bile biraz doludur. İstanbul’da iki havaalanı var. İkisinin kapasitesi 25 milyon yolcu. Paris’in Charles de Gaulle ve Orly olmak üzere iki havaalanı var. İkisinin 100 milyon yolcu kapasitesi bulunuyor. Üçüncü havaalanı maliyeti milyar dolarları buluyor. Evet, Türkiye stratejik açıdan dünyada bir numara. Ama İstanbul’da daha böyle bir ihtiyaç yok. Böyle bir ihtiyaç bir gün doğacaksa bunu götürüp İstanbul’un tek nefes alabildiği kuzey aksına niye yapmak istiyorsunuz? Çok net iki mesajım var: Üçüncü havaalanı ve üçüncü köprü için Dünya Bankası’ndan, Avrupa Kalkınma Bankası’ndan Türkiye kredi istesin. Kesinlikle finansman bulamaz.
Çok eleştiriyorsunuz ama çözüm ne?
Eleştiriyorum ama karşılığında bir şey söylüyorum. Üçüncü köprüye yatırılacak para bu milletin parası. O parayla Çanakkale’ye köprü yapın. İstanbul’u da transit taşımacılığından kurtarın.
Her şeyi biz yaptık afra tafraları öyle bir yere geldi ki Eskişehir-Ankara treninde bir bayan TBB Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu’na, “Siz bizim hızlı trenimize binmeyin. Kendi kara treninize binin” lafını edebiliyor. Hanımlar beyler, yaptığınız işler için tebrik ediyoruz da bunları siz babanızın parasıyla yapmadınız. Bunu siz Türk milletinin parasıyla yaptınız. Zaten bir şeyler yapmak için oraya geldiniz. Milletinizin parasıyla yaptığınız işi bizim diye sahiplenmeye kalkarsanız o zaman çok ciddi sorunlar çıkmaya başlar.