Risk Yönetiminde Yeni Düzenlemeler: Basel IV

Basel, operasyonel riske ilişkin modellere artık gerek yok demesine rağmen kaliteli verinin tutulması konusunda ısrarını sürdürmektedir.

EY TÜRKİYE DENETİM HİZMETLERİ DİREKTÖRÜ GÜRCAN AVCI

2008 krizinde ciddi bir hastalığa yakalanan global ekonominin rehabilitasyonunun, doktorların (siyaset ve ekonomi liderlerinin) teşvikiyle güçlenen ilaç şirketlerinin (uluslararası kuruluşların) geliştireceği ilaç ve aşılarla (regülasyonlar) sağlanacağı düşünüldü. Bu aşıların en önemlisi şüphesiz sermaye ve riske yönelik düzenlemeler getiren ve tamamlanması 2019 yılını bulacak Basel III’tü. Bugün Basel III’ün tüm alt düzenlemeleri yürürlüğe girmeden, Basel IV olarak adlandırılan düzenlemelerin hazırlandığını görüyoruz. Bu ne anlama geliyor? “İlaç şirketleri” (geçiş döneminde) finansal sistemde test ettiği aşı ve ilaçların daha da iyilerini bu süre zarfında buldu!

Finansgundem’de siz değerli okuyucularımıza bu aşı ve ilaçları daha anlaşılır kılmayı amaçlayacağız.

2008 finansal krizi sonrasında oluşturulan Basel III ile global bankacılık sektörü neyi daha iyi sağladı diye geriye dönüp baktığımızda; sermayenin daha kaliteli olmasını ve daha ihtiyatlı kullanılmasını, türev ve teminatlı işlemler için ilave kurallar getirerek (karşı taraf kredi riski) daha risk odaklı olunmasının yanı sıra, likidite rasyoları ve yönetim çerçeveleriyle likidite riskinin daha fazla dikkate alınmasını, kaldıraç rasyolarıyla karmaşık modellerin kaçırabileceği risklerin daha basit yöntemlerle ele alınmasını sağladı.

Basel III tüm dünyada bankaların sermayelerini daha iyi yönetmelerini ve risk alındığı takdirde daha kaliteli sermaye bulundurmalarını zorladı. Bu kurallar sermaye kıtlığı çeken ülkeler açısından büyüme rakamlarının aşağıya doğru revize olmasında, işsizliğin artmasında veya deflasyonun uzun sürmesinde dolaylı rol oynadı. Bankaların iş modelleri, riske yönelik regülasyonlar nedeniyle değişiklik gösterirken üst yönetimler açısından da her geçen gün daha fazla önem kazanmaya başladı. Nitekim EY’nin her yıl yaptığı “Banking Barometers” adlı bankaların en önemli gündemlerinin ne olduğuna yönelik araştırmada risk ve regülasyonların sırasıyla 1 ve 3. sıralara yükseldiğini görüyoruz.

Resmi bir tanım olmasa da Basel IV olarak adlandırılan yeni düzenlemeler ajandaların bir süre daha sermaye ve riske yönelik regülasyonlarla meşgul olacağını gösteriyor. Risk ve konu bazında neleri değiştirdiğine ve ülkemiz bankacılık sektörüne nasıl bir etkisi olacağına operasyonel riskten başlamak üzere bu yazı dizininde göz atacağız.

Operasyonel Risk ve Basel IV

Operasyonel risk, yetersiz veya başarısız iç süreçler, insanlar ve sistemlerden ya da harici olaylardan kaynaklanan ve yasal riski de kapsayan zarar etme olasılığı anlamına geliyor. Basel IV yeni taslaklarda diyor ki, “Bu olasılığı gelişmiş modellerle ölçemeyiz. Evet, geçmişte size modeller geliştirin ve bunu ölçün dedik ama bugün geriye dönüp baktığımızda bunun bir hata olduğunu anladık. Bununla birlikte size geçmişte basit yöntem olarak önerdiğimiz, bir bankanın brüt geliri ne kadar fazlaysa operasyonel riski de o kadar fazladır varsayımımız da yanlıştı”. Operasyonel riskin ölçümü için faaliyetlerin gerçekten büyük olup olmadığını ölçmek amacıyla muhtelif gelir/gider rakamlarını faiz/hizmet/finansal olarak üç ayrı başlıkta toplayarak dikkate alan bir yaklaşım önerilmiştir. Faaliyet hacmi büyüdükçe daha fazla sermaye bulundurulmasıyla sonuçlanan bu yöntemin en önemli özelliği, bankanın maruz kalacağı kayıplarla bulundurulacak sermayenin güncellenebilmesidir. Basel, operasyonel riske ilişkin modellere artık gerek yok demesine rağmen kaliteli verinin tutulması konusunda ısrarını sürdürmektedir. Geçtiğimiz Mart ayında 2. taslak metni yayınlanan dokümanın 2016 yılı içinde nihai hale dönüşmesini bekliyoruz.

Operasyonel risk hesaplamasında gelişmiş modelleri yasal sermaye yeterliliği hesaplamalarında kullanmayan Türk bankaları için çok değişen bir şey olmayacak, ancak daha çeşitli ve kaliteli veri tutma konusunda almaları gereken oldukça fazla yol var.

Basel IV’ün diğer etkileşim alanlarını sonraki yazılarımızda takip edebilirsiniz.