Merkez bankalarının işi zor görünüyor

Türkiye’deki siyasi risk piyasalarındaki depremin şiddetini artırıyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki merkez bankalarının yükü ağırlaştı…

Telefonların durmak bilmediği, insanların panik halde fiyat hareketlerini anlamaya çalıştığı günlerden geçiyoruz. Yatırımcılar bir yandan yurtdışındaki gelişmeleri izliyor diğer yandan yurtiçinde azalmayan siyasi tansiyonun yarattığı sonuçlar takip ediyor. Gelişmekte olan ülkeler için tam bir kabus haftası yaşadık. Brezilya, Rusya, Hindistan ve G. Afrika’nın para birimleri dolara karşı yüzde 2-3 arasında gerilerken, Arjantin’de devalüasyona gidildi.

Türkiye’de ise bu hafta gözler Merkez Bankası’ndaydı. Hükümet kanadı toplantı öncesinde faizin artırılmaması yönündeki iradesini hissettirdi. Toplantıdan çıkan karar ise hükümeti memnun etti. Merkez Bankası, politika faizlerini sabit tuttu. Ek parasal sıkılaştırma günlerinde ise bankalararası piyasada faizin yüzde 7.75 yerine yüzde 9’da oluşmasını sağlayacak.

SIKILAŞTIRMA HAMLESİ

Merkez’in aldığı karar, her ne kadar piyasa oyuncularını tatmin etmese de yurtiçindeki kurumlar, para politikasında sıkılaştırıcı hamleyi doğru bir adım olarak görüyor. Bununla birlikte eleştiriler de yok değil. İş Yatırım, birçok belirsizliği içinde barındıran esnek sıkılaşma yerine faiz koridorunun üst bandında bir artış yoluyla yapılacak sıkılaştırmanın enflasyon, kur ve sermaye akışlarını dengelemek açısından daha faydalı olabileceğini dile getirdi.

Stratejist Okan Aybar da, “Faiz politikası basit hale gelmeden yabancı gelmez” diyor. Yurtdışı raporlarında ise değerlendirmeler oldukça sert. Kuşkusuz getirilen eleştirilerin belli bir haklılık payı bulunuyor. Ancak gözardı edilen bir durum var. O da Merkez Bankası politika faizini artırsa da tansiyonun düşmesi beklenmemeli.

Zira gelişmekte olan ülkelerden fon çıkışları ve yurtiçinde dinmeyen siyasi gerilim masada oldukça, müdahalelerle bile ortalığın sakinleşmesi sınırlı kalacaktır. Gelişmeler, gerek bu yıl gerekse önümüzdeki yıl Merkez’in yükünün ağır olduğunu gösteriyor. Üstelik sadece Türkiye’nin değil gelişmekte olan bütün ülkelerde merkez bankalarını zorlu bir sınav bekliyor.  

Piyasa profesyonelleri 2014-2015 yıllarına ilişkin olası bir çalkantı bekliyordu. Ancak temenni hafif atlatılmasından yanaydı. İşte tam da bu sırada Türkiye’deki siyasi atmosferle fiyatlamalar daha sert oldu.

Merkez’in geçen hafta iki yıl aradan sonra dövize yaptığı satış müdahalesi, kurun bu seviyelerin üzerine çıkmasını istemediğini gösteriyor. 2002-2011 arasında dövizde sürekli alıcı olan Merkez Bankası, 2011’den bu yana satıcı konumunda. Merkez, 2002’den bu yana doğrudan ya da ihaleler yoluyla aldığı 90 milyar doların 46 milyar dolarını son 4 yılda sattı. Topladığı dövizden hâlâ satacağı 44 milyar doları bulunuyor.  

REEL KUR ENDEKSİ…

Merkez Bankası’nın son yaptığı müdahale sonrası gözlerin reel kur endeksine çevrilmesine neden oldu. Reel efektif kurdaki düşüş, TL’nin değer kaybettiğini ve Türk mallarının yabancı mallar karşısında fiyatının düştüğünü gösteren bir grafik. Reel kur endeksinin kritik eşik 100’e yaklaşması Merkez’in de müdahalesini getiriyor. Reel kur endeksi 2003’ten bu yana 100 ile 130 arasında dalgalanıyor. 120-130 aralığına çıktığında Merkez Bankası’nın alım yönlü müdahaleleri söz konusu olurken, 100 seviyesine gelindiğinde de satış müdahalesini gösteriyor.

Hatırlanacağı üzere 2012 yılında TCMB Başkanı Erdem Başçı, reel efektif kur endeksiönemine değinirken; endeksin 120-125 arasında değer alması halinde kısa vadede tepki vereceklerini dile getirmişti. Şimdi ise tersi bir durum söz konusu. Endeks 100’e ve geçmiş destek seviyelerine yaklaşmış durumda. Destek seviyesinde ekonominin çarkları tekrar çalışmaya başladı.

Merkez, destek seviyelerine gelen göstergeler karşısında geçtiğimiz hafta doğrudan müdahalede bulunarak satış yapma gereği duydu. Ekonomiyi olumsuz yönde etkileme riskine karşı kurdaki artışa bağlı olarak satışların devam etmesi beklenmeli.
 
‘FAİZ KARARI’ MEMNUN ETMEDİ

Faiz kararı yabancıları memnun etmedi. Morgan Stanley, TCMB’nin opsiyonları kısıtlı, parasal politikada daha fazla yaratıcılık için zemin ve tolerans kalmadı derken, kurdaki zayıf performansın giderilmesi için bankaların borçlanma faizini yüzde 10.25’e getirmek gerektiğini, söylüyor.

Goldman Sachs ise TL’de baskının sürdüğünü, değer kaybı yönündeki baskının önümüzdeki aylarda da devam etmesini, öngörüyor. Kurum yılsonunda kur tahminini 2.5 olarak koruduğunu ifade etti. Citigroup, TCMB’nin kararlarının kurlarda istikrarın sağlanması ve enflasyonda hedefe yaklaşabilme açısından yetersiz buluyor. Bu koşullar altında yıl sonuna kadar faiz koridorunun üst bandının yüzde 10.50’ye yükselmesini bekliyor.




PİYASAYI BOZANA CEZALAR YOLDA

Piyasa bozucu eylemler tebliği yürürlüğe girdi. Tebliğ’e göre piyasa bozucu eylem gerçekleştirenlere 20 bin TL’den 500 bin TL’ye kadar idari para cezası verilebilecek.

Inforce Genel Müdür ve Kurucu Ortağı Gökhan Ugan, Tebliğ ile bilgi suistimali veya piyasa dolandırıcılığı suçuna giren eylemlerin, aynı zamanda piyasa bozucu eylem olarak da tanımlandığına dikkat çekiyor.

Ugan, bu eylemlerin hangi durumlarda suç, hangi durumlarda piyasa bozucu eylem olacağının belirsiz olması itibariyle karışıklığa neden olacağına dikkat çekiyor. Tebliğ’le birlikte artık sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek haber ve yorum yapanların daha dikkatli olması gerekiyor.
 
DOLAR BAZINDA HİSSELER UCUZLADI

Dolardaki değer artışı ile birlikte dolar bazında hisseler ucuzladı. 2011’de yaşanan dalgalanmada dolar bazında endeks en düşük 25.900-26.000 seviyelerini test etmişti. Şu anda ise endeks dolar bazında 27.789 seviyesinde. Kritik eşik olan 26.000 seviyesinin altına kayması halinde ise gözler 2008 krizinde görülen seviyelere inip inmeyeceğinde odaklanacak.

Global bazda sermayenin gelişmekte olan ülkelerden çekilmeye devam etmesi ve Türkiye özelinde siyasi riskin derinleşerek devam etmesi dalgalanmaların  artacağının hiç de göz ardı edilmemesi gerektiğini hatırlatıyor.

Endeks verilerine TL bazında bakıldığında ise piyasa değeri en yüksek şirketlerin 17 Aralıktan sonra hâlâ toparlanamadığı görülüyor. (ZEYNEP AKTAŞ – MİLLİYET)