13. Yüzyıl’ın Anadolu’daki gizemi Gürcü Hatun’da

Gisèle Durero Köseoğlu’nun kaleminden çıkan Gürcü Hatun sadece bir tarihi roman değil aynı zamanda bir sanat tarihi belgeseli ve bir felsefi araştırmadır.

Mahperi Hatun romanının ikinci cildi olan Gürcü Hatun 13. yüzyıl Anadolu Selçuklu Devleti’ndeki yaşanan olayları gözler önüne seriyor.

Alaeddin Keykubad döneminde tıp, bilim, edebiyat ve mimari açıdan en parlak günlerini yaşayan Selçuklu Devleti, onun ölümüyle girdaba girmiştir.

Mahperi Hatun’un hileleriyle babasının yerine geçen Gıyaseddin Keyhüsrev, kadınlara, içkiye ve afyona olan düşkünlüğüyle zayıf karakterli bir Sultandır. Babasının çok değerli devlet adamlarını, yanındaki çıkar düşkünü Emir Köpek’in yalanlarıyla teker teker ortadan kaldırmıştır. Bu ise devletin çöküşünü hazırlayan en önemli etken olmuştu, çünkü etrafında ona doğru yolu gösterecek hiç kimse kalmamıştı.

Aşk ve Nefret…
Mahperi Hatun, eşi Alaeddin Keykubad’ın zehirlenerek öldürülmesinden sonra, oğlunun iktidarını güçlendirmek için Emir Köpek’le amansız bir çekişmeye girer. Genç Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev, Gürcü Hatun olarak nam salacak güzel Tamara ile evlenir. Anadolu’ da geçici bir bahar havası eser.

Ama bu fazla sürmeyecektir. Korkunç tehlikeler Selçuklu Devleti’nin üzerine çökmektedir.

Savaş ve Ölüm…
Emir Köpek’in gizli emelleri, Baba Resul isyanı, Moğol İstilası, Emir Karatay’ın uğraşıları.

Mutluluk ve Hoşgörü…
İktidar hırsı olmayan Gürcü Hatun mutluluğu dinde aramaktadır. Müslüman olduktan sonra huzuru Mevlana’nın müridi olmakta bulur ve Mevlana’nın ölümünden sonra onun türbesini yaptırır.

Gisèle Durero Köseoğlu’nun yıllar süren araştırmaları sonucunda yazdığı Mahperi Hatun ve Gürcü Hatun romanları Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu arifesinde Anadolu Selçuklu

Devleti’nin son zamanlarını mercek altına almaktadır. Gürcü Hatun romanı sadece bir tarihi roman değil aynı zamanda bir sanat tarihi belgeseli ve bir felsefi araştırmadır.