Dursun Akbulut [email protected] Dursun Akbulut

Merkez Bankası bağımsızlığı

22 Temmuz 2019, 07:00 ---

Bilindiği üzere 6 Temmuz tarihinde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Merkez Bankası başkanı Sn. Murat Çetinkaya görevinden alınmıştır. Görevden almanın nedenleri olarak; Merkez Bankasının kurumsal hedeflere ulaşamaması ve faiz oranlarının seviyesi ile ilgili olarak  Merkez Bankası Başkanının Hükümetle aynı kulvarda olmadığı hususları  gösterilmiştir. Yapılan bu işlem nedeniyle Merkez Bankasının bağımsızlığı hususunda daha önce de var olan tartışmalar, daha yoğun bir hale gelmiş, hatta bir rating kuruluşu tarafından  ülke notumuzun indirilmesinin nedenlerinden biri olarak gösterilmiştir.

Merkez bankalarının bağımsızlığı ile ilgili okuduğum iki makaleden edindiğim bilgileri aşağıda kısa bir şekilde sizlere özetliyeceğim.

1990’lı yıllarda merkez bankalarının işleyişi ile ilgili; merkez bankalarının politikacılardan mümkün olduğu kadar uzak tutularak faaliyet göstermesi, politikacıların da merkez bankalarının uygulamalarına yorum yapmayarak, parasal politikaya müdehale etmiş olma yönünde algı oluşturmayacak şekilde davranması ve böylece  bankaların bağımsız olarak çalışmasına imkan tanınmasının elzem olduğu hususunda  genel bir konsensus mevcut idi. Bu nedenle hükümetlerle merkez bankaları arasında kanuni veya diğer açılardan kalın duvarların örülmesinin faydalı olacağı kanaati mevcut idi.

Merkez bankalarının işleyişi ile ilgili oluşan bu fikirbirliğinin altında yatan ana neden ise, merkez bankaları gerçek verilere ve gerçek beklentilere bağlı olarak parasal politika yürütecek, parasal araçları bağımsız bir şekilde kullanacak ve faiz oranlarını gerçek verilere bağlı olarak belirleyecek ve böylece enflasyonla mücadelede daha inandırıcı hareket ederek, fiyat isikrarını sağlamış olacaktır. Bu konsensus enflasyonun düşük olduğu ve ekonomik krizlerin olmadığı dönemlerde iyi çalışmış ve merkez bankalarının en bağımsız olduğu ülkelerde enflasyon en düşük seviyelerde seyir etmiştir.

Bu gerçeklik; Bade and Parkin (1982), Alesina (1988, 1989), and Grilli, Masciandaro, and Tabellini (1991) yapmış oldukları çalışmada;  enflasyonun düşük olduğu ülkelerde daha bağımsız merkez bankalarının  var olduğu şeklinde gözlemlenmiştir. Diğer taraftan aynı çalışmada merkez bankası bağımsızlığının fiyat istikrarına önemli katkıları olmasına rağmen büyüme ve işsizlik gibi reel ekonomik performans üzerinde ölçümlenecek bir etkisinin bulunmadığı da gözlemlenmiştir.

1990 ve sonraki yıllarda merkez bankalarının işleyişi ile ilgili oluşan bu konsensus, 2008 yılında enflasyonun düşük seyrettiği ülkelerde meydana gelen ekonomik krize kadar devam etmiş, bu  kriz sonrası; merkez bankalarına verilen fiyat istikrarı bir değişle enflasyon odaklı görevleri nedeniyle finansal istikrara daha fazla odaklanamadıkları ve ekonomik krizden hızlı bir şekilde çıkmada zorlandıkları görülmüştür. Bu nedenle merkez bankaları hedef tahtası olma durumunda kalarak politikacılar tarafından eleştiriere maruz  kalmaya başlamışlardır.

Nitekim Hindistan, Kanada, Güney Afrika, Yeni Zelanda,İngiltere, Türkiye ve son olarak   Amerikan merkez bankaları politikacılar tarafından sık sık eleştirilir hale gelmiştir. Bloomberg News ‘a göre  2018 yılında 17 ülkede politikacılar; daha önce olmayan ve alışılmadık bir şekilde merkez bankalarının işleyişine müdahale girişiminde bulunmuşlardır.

Diğer taraftan ekonomik krizi yaşayan ve bu krizi atlatan veya atlatmaya çalışan düşük enflasyonun ve düşük faiz oranlarının geçerli olduğu ülkelerde ekonominin  tekrar baş aşağı gitmemesi için elde fazlaca  enstrüman olmadığından merkez bankalarının hükümetlerle birlikte yakın işbirliği yaparak çalışması ihtiyacının ortaya çıktığı görüşü oluşmaya başlamıştır. Ancak bu görüş merkez bankalarının faiz belirleme yetkilerinin  veya fiyat istikrarını korumak için gerekli enstrümanları kullanmada bağımsızlığının kaldırılması anlamına gelmemektedir. Hükümetlerle yapılacak bu yakın çalışma krizden çıkmak, sürdürülebilir bir büyümeyi sağlamak veya tekrar durgunluğa girmemek  için para politakalarının, mali ve kanuni uygulamalar açısından daha optimal dengede buluşmasının arayışı içinde olması anlamındadır.

Bu açıdan bakıldığında da merkez bankası uygulamalarının daha şeffaf ve sorgulanabilir olmalarının yanında merkez bankası başkanlarının da bilgi, deneyim ve  güvenirlilik hususlarında yeterli seviyede olmalarının önemini daha da artmıştır.

Faydalanılan makaleler:

-Central Bank Independence and Macroeconomic Performance: Some Comparative Evidence Alberto Alesina; Lawrence H. Summers,  Journal of Money, Credit and Banking, Vol. 25, No. 2. (May, 1993), pp. 151-162.

-Central Banks and the Year of Political Interference December 20, 2018 Author: Kevin Carmichael-  Centre for International Governance Innovation.

ETİKETLER :
YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Ahmet23 Temmuz 2019 16:53

    Dursun Bey, ne şiş yansın ne kebap tadında bir yazı olmuş bu. "Aman yönetimin tepkisini şimdi üstüme çekmeyeyim ama yapılan da çok hoş olmadı. Ama bunu söylesem başım derde girer, en iyisi söylemeyim, birilerinin yazılarından iyi kısımlarını tercüme ederim olur biter" demişsiniz. 

BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster