BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemOHAL sürecinde reform olur mu----

OHAL sürecinde reform olur mu

OHAL sürecinde reform olur mu
24 Mayıs 2017 - 06:02 www.finansgundem.com

Hürriyet yazarı Uğur Gürses, hükümet kanadından gelen 'reform' açıklamalarını değerlendirdi. İşte Gürses'in o yazısı:

Hukuku OHAL ile askıda olan ülkede ekonominin de rayında akıp gitmesi mümkün mü? Bunun zorluklarının herkes farkında.

Hatta öyle ki; Ankara’da, ekonomide işlerin gelecekte toparlanacağına dair mesaj vermek için “reformlar” çokça dile getirilir oldu. Neden mi? Reformlar; güçler ayrılığı ve hukuk askıya alınana kadar, gerçekten de ekonominin geleceği için çekiciliği olan ‘yeni bir hikâye’ idi. Ama her şey o kadar hızlı yaşandı ki; bundan kabaca 10 yıl önceki güçlü ‘AB hikâyesi’ bile şimdi fiilen çöpe atıldı. Kurumların ve kuralların altı boşaldı. Oysa tek başına ‘AB hikâyesine’ bile o günün koşullarında bile devasa sayılacak döviz akmıştı. Merkez Bankası satın alıp piyasaya TL vermeye yetişememişti.
Şimdi reformlar, yeni bir Türkiye hikâyesi değil. Çünkü reformlar, demokratik değerlerin ve hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir saha ve zeminde satın alınabilecek bir hikâye. OHAL ile askıda olan hukuk cari iken vitrine konulacak olan bir reform hikâyesinin ‘para etmeyeceği’ çok açık; ne içeride, ne de dışarıda.

Şimdi reformlar, Ankara siyasetinde kimsenin inanmadığı ama “bir ihtimal müşteri çıkar mı?” diye bakılan sadece “parlak ambalajlı bir şeker” gibi görülüyor. Ne için? En geç 2019 seçimlerine kadar dış alemden biraz para gelsin, kredi büyümesine kaynak olsun, sonuçta da oylara ekonomik zorlukların etkisi az olsun diye.

Kasım 2015’te tek başına iktidarla seçimden çıkan zamanın Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun yapamadığı ‘reformları’ ki o zaman da açıktı ‘reform değil, niyet beyanı’ idi, 2019’da zorlu bir seçime koşulurken şimdi mi yapılacak?

Ayrıca, bu ‘reform’ söyleminin de kredibilitesi sorgulanır hale geldi. Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlık görevini üstlendiği 62. Hükümetin Kasım 2014’de açıkladığı bir dizi ‘reform’ olarak sunulan ama gerçekte niyet beyanları vardı; ‘25 dönüşüm alanı, bin 350 eylem’ içeren bir plan açıklanmıştı. Her bir eylemin de tarihlenmiş süresi vardı. Açıklandığı ile kaldı gitti. “Reform”, “rekabetçilik” diye en ateşli savunucusu Mehmet Şimşek bile, önemli bir reform sayılabilecek otomatik katılımlı bireysel emeklilik sistemine ‘paranın nereye yatırılacağına ve nasıl yönetileceğine’ getirdiği müdahalelerle budadı. Katılım, cayma hakkı kullanımlarıyla düştü.

Kasım 2015’te tek başına kazanan Davutoğlu, eski ‘reform’ maddelerini Aralık 2015’te kurulan 64. hükümetin ‘Eylem Planı’ içine vaatlerin içine katıştırıp unutturuyordu. Kimi Kasım 2014 eylemleri yeniden bu metne yerleştirilirken, kimi Kasım eylemlerinin vade tarihi öne çekilerek ve cümlelere ‘takla attırılarak’ yeni bir eylem gibi metne eklenmişti. Ne oldu? Bu bile unutuldu gitti.

Reformlar, kurum ve kuralları etkinleştirir, güçlendirir. Kapsayıcılığı yükseltir. Oysa hayata geçmeyen “reform” sözü kadar, defalarca hayata geçen ve tekrarlanan vergi ve prim afları var. Reformlar hayal, altı boşaltılan kurallar gerçek oldu.

Şimdi ‘reform’ maddesi olarak ‘demokratikleşme’ sözü geçiyor. Hem de OHAL altında iken. Alıcısı olacak mı, şüpheli.

Görünen o ki; en geç 2019’da yapılacak olan seçimler veri iken, içinde ‘reform’ geçen ve ekonomide oy getirecek ya da oy kaybını azaltacak adımların tasarımı ve yeni bir kabine oluşumu muhtemel olmalı. Oysa OHAL altındaki ekonominin işleyişi; bizatihi fon akışlarını, ticareti, finansal varlık tahsisini, mülkiyet kaygılarını doğrudan etkileyen bir niteliğe sahip. OHAL’in işletilme pratiği tüm bu unsurlar üzerinde ‘Demokles’in kılıcı’ gibi duruyor.

Geçmiş 1994 ve 2001 krizleri gösterdi ki yabancılardan çok yerleşiklerin kaygılarının derinleşmesi sert finansal ve ekonomik çalkantılara yol açtı. Şimdi de dış kaynak girişinde yavaşlama, içeride de kredi büyümesinde kaynak sınırı, düşük büyüme, yüksek borçlu reel sektör gibi sorunlar bu zayıflıkları oluşturuyor.

Şimdi bu sorunlarla, ihtiyacımız olan öncelik siyaseten normalleşme, hukukun askıdan indirilmesi. Çünkü siyaset normalleşmeden reform işlemez, “müşterisi” de çıkmaz.

ETİKETLER :
YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)