BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaMerkez'in faiz kararı piyasa beklentisini karşıladı mı----

Merkez'in faiz kararı piyasa beklentisini karşıladı mı

Merkez'in faiz kararı piyasa beklentisini karşıladı mı
26 Nisan 2018 - 03:43 www.finansgundem.com

Hürriyet yazarı Uğur Gürses, Merkez Bankası PPK toplantısından çıkan faiz artırma kararını değerlendirdi. İşte Gürses'in o yazısı:

Merkez Bankası yine “taktik” bir faiz artışına gitti.

Geç Likidite Penceresi (GLP) faizini 75 baz puan artırarak yüzde 13.5’e çekti. Geleceğe dair de işaret vermedi. Zaten açıklamada da “ölçülü bir sıkılaştırma” olarak tanımlanıyor. Başka da bir mesaj verilmiyor. Bu faiz artışı da yapılmasaydı döviz kurunun 4.20’ye vuracağı konuşuluyordu piyasada. Olasılıkla siyasi platforma da bu durum aktarılmış olmalı; “kur mu Faiz mi?” denilmiş olmalı.

Yalnız bir sorun var; “faizi piyasanın beklentisi olan 50 baz puanın da üzerinde artırırız, kuru dizginleriz” kurnazlığında bir önermeyle bu artış yapılmış ise hala piyasanın gerisinde kalındığının farkında olunamamış demektir. “Piyasa beklentisi”, hali hazırdaki duruşuyla Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun ne yapabileceğine dair “kapasite” beklentisidir. “Piyasanın gerisinde kalmak” ise enflasyon ve piyasa verilerine göre “olması gerekenin” gerisinde kalmaktır. Yeterince deneyimli ve liyakatli teknokratlar bunun farkındadırlar.

Faiz artışına karşın Merkez Bankası’nın para politikası, piyasanın gerisinde duruyor hala; 2 yıllık tahvil faizleri yüzde 14-14.5 arasında seyrediyor. Bundan düşük ve eğreti pencerede asılı bir faiz duruşuyla piyasaya güven veremez. Nitekim piyasada sonradan oturan kur tepkisinden de o görülüyor.

Merkez Bankası Ocak 2017’den başlayarak, dünyada olağanüstü hallerde ve bankacılık sisteminin alarm penceresi olarak kullanılan bu pencereyi kullanıyor. Merkez bankacılığında gündelik politika faizi olarak kullanılan bir pencere değil. Bir yılı aşkındır “her an indirebileceği faizi” kullanıyor. Haftalık faiz yüzde 8’de gecelik borç verme faizi de yüzde 9.25’te. İstediği gün, faizi yüzde 9.25’e çekme kapısı açık. Mevcut enflasyon görünümünde artık kullanılması mümkün olmayan bu faiz oranlarını değiştirmediği için, para politikasının itibarı kalmadı.

Faiz artıyormuş gibi görünüp, artırmamış gibi etki yaratıyorsanız; para politikasının itibarı yok demektir. Bir merkez bankası için en kötüsü, yarım yamalak politika kararı almaktır. Böyle yaptığınızda, Türkiye örneğinde; ne kuru göstererek zar zor ikna ettiğiniz siyasetçiler, ne de piyasalar nezdinde itibarınız kalmıyor.

Yıllık hedef yüzde 5, son 6 aylık enflasyonu yüzde 7.2 olan ülkenin Merkez Bankası, son altı ayda faizleri sadece 50 baz puan artırmış olarak dünkü faiz kararı toplantısına girerken, diğer tarafta henüz enflasyonu kafasını kaldırmamış ama potansiyeli görüldüğü için 50 baz puan artıran Fed var. Piyasanın fersah fersah gerisinde kalmak bu işte. Döviz kurundan bu enflasyona en az 1-1.5 puan ilave etki gelmesi beklenirken, “bu ne rahatlık?” diye sormak gerekiyor.

ABD’de 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 3’ü geçtiği, dolar endeksinin yukarı döndüğü, gelişen ülkeler aleyhine rüzgarların estiği bir konjonktürü göre göre “mış gibi yapan” bir para politikası ne yazık ki TL’ye ilave hasara kapı açıyor.

ETİKETLER :
YORUMLAR (2)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)