BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana Sayfaİlginç Bankacı HikayeleriHayat sigortasına adanmış bir hayat----

Hayat sigortasına adanmış bir hayat

Hayat sigortasına adanmış bir hayat
16 Ekim 2009 - 17:34 www.finansgundem.com

Afşin Oğuz 30 yıllık iş yaşamıyla ilgili şunları söylüyor: Hayatımı ve hayat sigortacılığını etkileyen, gelişmesine ve bugünlere gelmesine yol açan kararların, çalışmaların bizzat içinde bulundum. Bu açıdan kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum.

Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdür Yardımcısı Afşin Oğuz, sakin ve dingin ortamları seven bir duygu insanı. 1979 yılında Anadolu Sigorta Hayat Sigortaları Müdürlüğü’ne attığı ilk adım onun yaşamını da şekillendirmiş. Afşin Oğuz, hayat sigortalarının Türkiye’de nereden nereye geldiğinin canlı bir tanığı… 30 yıldır sektörün içinde bulunan Oğuz, hayat sigortalarının gelişiminden ve kendisinin bu süreçte aktif olarak yer almasından ötürü mutlu olduğunu söylüyor. Evinde ailesiyle sakin bir yaşam sürmeyi sevdiğini belirten Oğuz’un en büyük tutkusu futbol. Köpeğinin adını “Pascal” koyacak kadar koyu bir Beşiktaş taraftarı olan Afşin Oğuz’la Beykoz Acarkent’teki evinde yaşamını, zevklerini ve hayallerini konuştuk. Çocukluğunuzda ne olmayı hayal ederdiniz? Siyasal Bilimler Fakültesi’ne gidip hariciyeci olmak ve dışişlerinde görev almak istiyordum. Üniversite sınavları herkesin istediği, gönlünden geçenlerle bağdaşmıyor. Ankara’da okumam gerekiyordu bu okulu tercih etseydim. Ancak yaşım 16 olduğu için Ankara pek tercihim olmadı. İstanbul’da akrabalarımız vardı. Okul tercihi yaparken İstanbul olsun istedim. 1969 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdim. Tesadüfler neticesi böyle oldu, ama hayatımdan çok memnunum. İyi ki böyle olmuş dedim.. İş hayatına nasıl başladınız? Fakülteyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadi Enstitüsü’nde yüksek lisans programını tamamladım. Hemen ardından da askere gittim. Askerliğim de ilginçtir. 18 ay askerlik yapan ve teğmen olan tek dönem bizdik. ‘BAŞLAYIŞ O BAŞLAYIŞâ€¦’ Askerden geldikten sonra Anadolu Sigorta’da işe başlayışım tamamen tesadüfen oldu. Sigortacılığı düşünmüyordum. Sigortacılık sektörü ile ilgili de hiçbir şey bilmiyordum. Askerden döner dönmez bir arkadaşım Anadolu Sigorta Hayat Sigortaları Müdürlüğü’nde bir eleman arandığını söyledi. Ben de şimdilik gidip başlayayım sonra daha uygun bir iş olursa burayı bırakırım diye düşündüm. Başlayış o başlayış, Anadolu Sigorta ve Anadolu Hayat’ta tam 30 yıl sürdü. 16 Ekim’de 30 yılımı dolduruyorum. Tahmin ediyorum ki sektörde benim gibi hep aynı sigorta grubunda ve hep aynı branşta çalışan çok az kişi vardır. Ama geldiğim noktadan sektörün en büyük şirketinde çalışmaktan çok mutluyum. Özümsedim, şirketim ailemin bir parçası gibi benim için. ‘KENDİMİ ŞANSLI HİSSEDİYORUM’ Hayatınızda sizi çok etkileyen önemli olaylar oldu mu? Hayatımı ve hayat sigortacılığını etkileyen, gelişmesine, bugünlere gelmesine yol açan kararların, çalışmaların bizzat içinde bulundum. Emek olarak da fikir olarak da bulundum. Bu açıdan kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum. Bu benim hayatımı da çok önemli ölçüde etkilemiştir. Hayat sigortacılığının geliştirilmesine karar verilen odak noktasında olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bu herkese nasip olmaz. Onun dışında hayatımı etkileyen büyük üzüntüler, acılar ve olumsuzluklar çok şükür olmadı. Hayat sigortacılığının bugünlere gelmesine nasıl katkıda bulundunuz? Hayat sigortacılığı tarihinin kilometre taşlarından bahsetmek belki de bugün sektörde çalışan binlerce genç arkadaşımız için yararlı bir bilgi olabilir. Anadolu Sigorta Hayat Sigortası Müdürlüğü’nde göreve başladığım zaman bölümün 10 çalışanı, 5000 hayat sigortalısı vardı. Bunların da büyük bir çoğunluğu Türk Tabipler Birliği, Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Eczacılar Birliği gibi dernek statüsünde kurulmuş birliklerin üyelerinin katılımından oluşmuştu. ‘VE BİR GÜN PORTFÖYÜ İNCELEDİK…’ Anadolu Sigorta’nın içinde o zaman hayat sigortası müdürlüğü çok önemsenmiyordu. Çünkü prim üretim hacmine baktığınız zaman toplam şirket prim üretiminin % 1’i bile değildi. Sadece bizim şirket için değil sektör için de öyleydi. Bir gün departmandan bir arkadaşımla portföyü inceleyelim dedik. Kişiler 60-70’li yıllarda sigorta yaptırmışlar. Ama hiçbir prim artışına gidilmemiş. 70’li yılların sonlarına doğru başlayan enflasyon var. Enflasyon hem kişilerin yaptıkları tasarrufları etkiliyor hem de alınacak kapitalleri olumsuz yönde etkiliyor. Ülke enflasyona ve paranın değer kaybına pek alışık olmadığı için kimsenin aklına hayat sigortasındaki tasarrufuna prim artışı yaparak birikimlerin satın alma gücünü artırmak gelmiyor. Şirkette de kimsenin aklına gelmemiş, önemsenmemiş. SİGORTALILARLA İLK TEMAS Biz sigortalılarımızın hepsine mektup yazarak prim artışı tavsiye ettik. Nedenlerini söyledik, 5000 kişiye mektuplar hazırladık ve gönderdik. % 35’inden olumlu cevap geldi. Böyle olumlu cevap gelince departmanımızın müdürü vardı -kendisini rahmetle anıyorum Alp Işık Bey-, o günlerde kendisi de amansız bir hastalıkla savaşıyordu. Yarı zamanlı şirkete gelebiliyordu. Bir gün evine ziyarete gidip bu çalışmayı kendisi ile paylaştım. Karşılıklı sohbet ederken birdenbire aklımıza yaygın bir şekilde hayat sigortası satmanın zamanı geldiğine karar verdik. Bize ışık tutan nokta bu gönderdiğimiz prim artışı ile ilgili üç kişiden bir kişinin olumlu cevap vermesiydi. Konuyu o zamanki Genel Müdürümüz Bedii Tümer’e açtık. Kendisi de can-ı gönülden destekledi. Projeyi yürütme ve başlatma görevi de bana verildi. Pazarlama departmanından Birol Tuğan arkadaşımızla iki kişilik bir proje ekibi oluşturuldu. Mevcut bir ürünün satışı ile ilgili pazarlama planı hazırladık. Pazarlama planını yaparken acenteler satmaz, iki-üç prodüktör ile de bu iş yürümez, bir direkt satış teşkilatı oluşturalım diye düşündük. DUAYENLERDEN BÜYÜK TEPKİ Bizim hayat sigortasına hazırlandığımızı duyan sektörün o zamanki duayenlerinden büyük bir tepki geldi. “Bu işi sakın yapmayın. Şirketi büyük teknik zararlara uğratırsınız. Satın alan sigortalılarda da büyük hayal kırıklıkları olur” diye itirazlar oldu. Şirketimiz içinde de tereddüt oluşmaya başladı. Gerçekten de 1960-1970’li yıllarda bazı şirketlerin hayat sigortacılığını geliştirme yolunda birkaç teşebbüsü olmuş ve orada büyük olumsuzluklar yaşanmıştı. Örneğin bir sigorta şirketi yaygın bir şekilde satmaya çalışmış ama yanlış bir pazarlama politikası nedeniyle faaliyetine son vermek zorunda kalmıştı. Bir takım kötü niyetli kişiler kırsal kesime giderek yanlış vaatlerle hayat sigortası satmışlardı. Vatandaşlarımız farklı beklentilerin içine girmiş, ama büyük hayal kırıklıkları yaşanmıştı. Onun için herkes hayat sigortasından uzak durma kararı almıştı. Biz de bu işi yapmak istiyoruz, ama sektörün duayenlerinden büyük baskılar geliyor. Şirketin içinde de bahsettiğimiz müdürüm Alp Işık ve Genel Müdürümüz Bedii Tümer’den başka kimse desteklemiyor. Reklam kampanyaları hazırlandı, broşürler hazırlandı, ama şirketin içinden de karşı çıkılınca genel müdürümüz projeyi iptal etti. ‘GÖZÜNDEKİ IŞIĞI GÖRDÜM!’ Ben çok üzülmüştüm. Çünkü çok emek verdiğime ve bu projenin de başarılı olacağına inanıyordum. Bedii Bey’den randevu istiyordum, bana randevu vermiyordu. Bir gün sekreteri hastaymış gelmemiş. Yerine de yeni sekreter koymamışlar, kimse yok, kapıyı çaldım içeri girdim. “Niye geldin, nasıl girdin içeri” dedi. Sonra anlatmaya başladım. “Bu kadar emeğe yazık olacak, bu işi yapalım” diye nazikçe ısrar ettim. Çalışıyordu o sıra gözlüğünü kaldırdı ve “Senin gözündeki bu ışığı gördüm, bütün riskleri göze alıyorum, git çalışmaya başla, bu işi yapacağız” talimatını verdi. Hatta hiç unutmuyorum o zamanki bir genel müdür yardımcımız “çok ısrar ediyorsun, istifa dilekçeni hazırla, masama koy, eğer bu proje başarısız olursa yürürlüğe sokacağım” dedi. ACENTELERDEN BÜYÜK İLGİ Biz tekrar çalışmalara başladık. Gazete ilanları verdik. 10-15 kişilik çekirdek satış kadrosu oluşturduk. Aklımız sıra biz onlarla bu işi götürecektik. 1984 yılının haziran ayında TRT’de, gazetelerde büyük bir reklam kampanyası yaptık. Ardından satış faaliyetine başladık. Ben de bir fizibilite çalışması yapmıştım. Eğer bir yıl içinde 10.000 satış yaparsak bizim reklam masraflarımızı, kampanya masraflarımızı çıkarır, zarar etmeyiz gibi bir fizibilite çalışmasıydı. Reklam kampanyası başlayınca ilk 15-20 gün içerisinde bu işin satacağını anlayan bütün acenteler hayat sigortası satmaya başladılar. 1984’ün ikinci 6 ayında 60.000 poliçe sattık. Sadece Anadolu Sigorta olarak sektörde poliçeleri biz satıyorduk. Biz 2. ayda direkt satış kadrosunun faaliyetine son verip, operasyonel işlemleri yapmak üzere elemanları şirketin kadrosuna dahil ettik. Çuvallarla teklifnameler geliyordu. 10 kişilik kadro ile de bu kadar yükün altından kalkmak pek mümkün değildi, operasyonel faaliyetler için o dönem neredeyse her gün 3–4 kişi işe alıyorduk. Takdir edersiniz ki o zaman teknoloji, bilgisayar alt yapısı hiç yok, kayıtlar elle tutuluyor. BÜYÜK ORGANİZASYONLAR DÖNEMİ 1985 ve 1986 yıllarında bazı acentelerimiz büyük organizasyonlar kurdu. Yeni acentelikler alındı. Yanında 300-400 satış elemanı çalıştıran acenteler oldu. O günleri yaşamak, mutluluklarımızı, üzüntülerimizi, nereden nereye geldiğimizi görmek hakikaten beni çok gururlandırıyor. Yine orada iki tane anekdot var ondan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Araştırmaları yaparken yurtdışında hayat sigortalarında vergi indirimi olduğunu görmüştüm. Hayatımda hazırladığım ilk makale 1985 yılının sonlarında Sigortacı Gazetesi’nde yayımlandı. Makale vergi indirimi ile ilgiliydi. “Hayat sigortalarına nasıl vergi indirimi yapılmalı, hangi yolla olmalı.” Hayat sigortacılığının gelişmesi açısından yararlı bir yazıydı. Onun ardından Meclis nezdinde çalışmalar yaptık. Hemen ardından vergi indirimi ile ilgili mevzuat düzenlendi. O kamunun hayat sigortasına ilk desteğiydi. ÖZAL’IN VERDİĞİ DESTEK İkinci destek de o zamanki başbakanımız rahmetli Turgut Özal’dan geldi. 1986 yılında İcraatın İçinden programında şöyle bir beyanatta bulundu. “Ülkemizin ekonomisinin içinde bulunduğu durum malum. Bütçe olanakları kısıtlı. Bizim bu olanaklar içinde emeklilerimize hayat standartlarını yükseltecek şekilde bir emekli maaşı vermemiz mümkün değildir. Herkesi özel sigorta şirketlerine gidip hayat sigortası yaptırmaya davet ediyorum.” Daha sonra bu beyanatı 1-2 kere de basın önünde tekrarladı. Zaten yaygın bir şekilde acentelerin sattığı hayat sigortasının, vergi indirimi ve rahmetli Özal’ın bu beyanatı ile önü iyice açıldı. 1986 yılında diğer sigorta şirketleri de hayat sigortası satışına başladılar. HAYATA YASAL DÜZENLEME O zaman da devlet hemen yasal düzenlemeye geçti. Hayat branşında faaliyet gösteren şirketlerin hayat branşlarını ayrı bir tüzel kişilik altında toplaması kararı alındı. 1989-1990 yılından itibaren de arka arkaya hayat sigorta şirketleri kuruldu. Kamunun bu kararı almasının nedeni de hayat sigorta sektörü birden bire çok hızlı büyüdüğü için oluşan fonların hayat dışı branşlarda diğer hasarları ödemek amacıyla kullanılmaması içindi. Sigortacılık dışında Afşin Oğuz nasıl biridir? Kişinin zevk ve hobileri zaman içerisinde değişebiliyor. Tatil günlerinde eşimle ve kızımla evde oturmayı onlarla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Pascal adında Alman kurdu bir köpeğimiz var. Hafta sonları onunla oynamak, müsait havalarda bahçe ile uğraşmak çok hoşuma gidiyor. Ayrıca bahçenin bir köşesinde sebze yetiştiriyorum. Aşırı futbol merakım var. Ailecek koyu Beşiktaş’lıyız. Sadece Turkcell ligi değil, İngiltere ligi, Almanya ligi gibi ligleri de ilgiyle takip ediyorum. Her türlü müziği severek dinlerim. Gençliğimde futbol oynuyordum. Şimdi ise sadece yürüyüşe çıkıyorum. ‘YUVAYI DİŞİ KUŞ YAPAR’ Bu evi alma fikri eşimindir. Ben çok karşı çıkmıştım, altından kalkamayız diye. Hani derler ya dişi kuş yuvayı yapar diye. Ailemizde yaptığımız tüm birikimler hep eşim sayesinde olmuştur. Ayrıca ben iş hayatında ne kadar çalışkansam, ev hayatımda da bir o kadar tembelim. Eşim çok zevklidir. Evin ve benim bütün alışverişini eşim yapar. Üzerime çok titrer. İş hayatımın başarılı olmasının sebeplerinden biri de evimdeki huzur ve eşimin iş hayatımdaki bu büyük desteği. Ben hayatım boyunca iş hayatımdaki olumsuzlukları, mutsuzlukları, üzüntüleri eve getirmemeye çalıştım. Eve yansıtmamaya çalıştım. Duygusal bir insan olduğum için içime atarım. Eşime ve kızıma da belli etmemeye çalışırım. ‘HASSAS BİR YAPIM VAR’ Yapı olarak hassas bir yapım var. Kimseyi incitmeyi ve kırmayı sevmiyorum. Ne iş hayatımda ne de özel hayatımda kimseyle kavgam, dargınlığım olmamıştır. Hayalleriniz nelerdi, ne ölçüde gerçekleşti? Hayatta hayal ettiğim çok şeyin gerçekleştiğini söyleyebilirim. Başarılı olup yükselmek istedim. Sektörün en büyük bir şirketinde bir memur olarak göreve başlayıp, genel müdür yardımcılığı unvanına kadar gelmek bence çok önemli. EŞİ NERMİN OĞUZ: O MÜKEMMEL BİR İNSAN Eşi Nermin Oğuz, Afşin Oğuz için şunları söylüyor: “Eşim çok iyidir. Dürüst, sevecen, bizleri kırmayan biri. Çok sabırlıdır. Benim için mükemmel bir insan. Eşimin giydiği her şeyi ben alırım. Beğenmezse gider değiştiririm. Eşimle ilgilenmek benim için çok önemli. Çünkü alışverişten hoşlanmaz. Bahçe çok emek istiyor. Sürekli eliniz üzerinde olmalı. Sabah erken kalkıyoruz. Güllerimin başına gidiyorum, çamları kontrol ediyorum. Bozulan kuruyan var mı diye. Çocuk büyütmek gibi onları büyütüyorum.” KIZI SEDEN OĞUZ: BABAMLA HER ŞEYİ PAYLAŞIRIZ Kızı Seden Oğuz’un babasıyla ilgili değerlendirmesi şöyle: “Bana göre babam mükemmel bir insan. Özellikle bir baba olarak her türlü fedakarlığı yapan biri. Ailede en çok, istediklerimi babam yapar. Beni en çok şımartan babamdır. Dışarıdan bakıldığında insan olarak da mükemmel, kimseyi kırmayan, üzmek istemeyen biridir. İş hayatında da çok başarılı olduğunu görüyoruz. Benim de onun gibi gelecekte başarılı bir iş hayatım olmasını çok arzu ediyorum. Küçük yaştan itibaren babamla maçlara gidiyoruz. Babam beni hem kızı hem de oğlu gibi yetiştirdi. İşten eve geldiği zaman da her konuda sohbet ediyoruz. Hiçbir çekincem olmadan rahatlıkla babamla her şeyi paylaşabiliyorum. Bildiğim kadarıyla anne babaları ile böyle iletişimi olan çok az kimse var. Biz evde veya dışarıda hep beraber her şeyi paylaşıyoruz.” Sigortacı Gazetesi
ETİKETLER :
YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Zeki Akova 16 Mayıs 2021 19:46

    Afşin, 20-21 Beşiktaş şampiyonluğunuzu kutlar, hasretle gözlerinden öperim. Zeki Akova - Bursa (telefonunu bulamadığım için buradan tebrik ediyorum)