BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaŞiddetle hisse fonlarını öneriyoruz----

Şiddetle hisse fonlarını öneriyoruz

Şiddetle hisse fonlarını öneriyoruz
05 Ocak 2011 - 08:08 www.finansgundem.com

Finansgundem.com’a konuşan Garanti Emeklilik Genel Müdürü Erhan Adalı, 2010’da sektörün üzerinde bir performans gösterdiklerini söyledi.

Son yıllarda sigortacılık sektörü elementer branşlarda sıkıntılı bir süreç içine girerken, hayat, özellikle Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) umut veren bir performans gösteriyor. Global kriz bile hayat ve BES’teki büyümeye fazla bir zarar veremedi. Krizin ilk dönemlerinde sistemden çıkışlar artsa da sonraki dönemlerde bu eğilim azaldı ve yeni katılımcılar sisteme girmeye başladı. BES sisteminin önemli oyuncularından biri olan Garanti Emeklilik Genel Müdürü Erhan Adalı ile hem sektörün hem de Garanti Emeklilik’in geçmiş performansını, geleceğe ilişkin beklentilerini konuştuk.
BERRİN UYANIK BEKAR/FİNANSGUNDEM.COM
Finansgundem: 2010, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) açısından nasıl bir yıl oldu?
Erhan Adalı:
2010, BES açısından beklentiler çerçevesinde geçen iyi bir yıl oldu. Sektör fon tarafında yüzde 30, katılımcı sayısında ise yüzde 14 büyüdü. Böylece sektörün toplam fon tutarı 11.8 milyar lirayı, katılımcı sayısı da 2 milyonu aştı.
Finansgundem: Garanti Emeklilik açısından nasıldı?
Erhan Adalı: Garanti Emeklilik için de iyi bir yıl oldu. Özellikle fon tarafında çok başarılı bir yıl geçirerek binde 7 pazar payı elde ettik.
Pazar payımızı yüzde 15.3’lere getirdik ve sektörün pazar payı en hızlı büyüyen şirketi olduk. Bu anlamda iyi bir performans göstererek sektör yüzde 30 büyürken biz yüzde 38 büyüyerek fon tarafında çok başarılı bir yıl geçirdik.
Katılımcı sayısında ise yüzde 20 pazar payına sahibiz. Bu da şu anlama geliyor; BES’e giren her 5 kişiden biri Garanti Emeklilik aracılığıyla girmiş demek oluyor. Katılımcı sayısında yüzde 14 kadar büyüme gerçekleştirdik. 460 bin katılımcı sayımız var. Fon büyüklüğünde ise 1.8 milyar lirayı geçtik. 2010 yılında Garanti Emeklilik olarak sektörün üzerinde bir performans gösterdik. İşin püf noktası aslında katkı payı toplamaktır. 100 lira yatırıyorsunuz ve bu 100 lira fonlarda değerlenmeye başlıyor. Fonlardaki katkı payı aslında o şirketin o yıl ki performansını daha iyi gösteriyor. Bu alanda yüzde 30 pazar payı elde ederek en hızlı büyüyen şirket olduk. Bu da “İyi katkı payı toplarsanız, fonunuz ileride o kadar çok büyür” anlamına geliyor.
Finansgundem: Katılımcıların BES’in sağladığı vergi avantajından yeterince yararlanmadığı belirtiliyor. Bu düşüncelere katılıyor musunuz? Sizin bu konuda ne gibi çalışmalarınız var?
Erhan Adalı:
Garanti Emeklilik olarak vergi avantajından müşterilerimize mutlaka her fırsatta bahsediyoruz ve onları bilgilendiriyoruz. Ancak bu tek başına yeterli olmuyor. Çünkü bu bir bilinçlenme meselesi. Sektör olarak “100 lira ver 125 lira al” kampanyası ile bir adım attık. Bu kampanya çerçevesinde bilinçlenmenin biraz daha arttığını görüyoruz. Ancak vergi avantajının kullanım oranı maalesef yüzde 30-35’ler oranında. Akılcı düşünen birinin vergi avantajını kullanması gerekir. Bu sorunu da sektör olarak üstlendik.
Dünyada uygulanan bir sistem var. Katılımcı BES’e girdiğinde otomatik olarak vergi avantajını elde ediyor. Türkiye’de de bu sistemi sektör olarak uygulamak istiyoruz. Yurtdışında bu şekilde birçok örnek var. Mesela müşteri her ay 100 lira BES sistemine yatırıyor diyelim. Devlette sizin adınıza başka bir fon hesabı açıyor. 10, 15 ya da 20 yıl iki ayrı yerde fonunuz büyümeye devam ediyor ve sistem otomatik olarak işliyor. Evrak al, dekont ver gibi prosedürlerle uğraşmanıza gerek kalmıyor. Ancak sistemden erken çıkarsanız bu haktan yararlanamıyorsunuz. 56 yaşında bu haktan yararlanmaya başlıyorsunuz. Erken çıkarsanız sadece kendi paranızı ve onun getirisini alabiliyorsunuz.
Aslında müthiş bir avantaj bu… Sektör olarak kamu otoritelerini bir şekilde ikna ederek bizleri bir çıt daha yukarı taşıyabilecek sistemlere geçmemiz gerekiyor.
Mesela KOBİ müşterilerimiz de BES sistemine daha çok yakın. Çünkü çalışanlarla birebir çok yakın ilişkileri olduğu için patronlar burada daha insaflı davranıyor. Ancak büyük yapıda herhangi bir firmaya gittiğinizde mantık biraz daha mekanikleşebiliyor. Bu yüzden insanların bir şekilde haklarına sahip çıkmaları ve bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor. 2011 yılında her şey daha iyi olacak, sektör olarak da bu konuda çalışmalar yapıyoruz.
Finansgundem: 2011 yılında Garanti Emeklilik olarak neler bekliyorsunuz?
Erhan Adalı:
2011 yılı sonunda sektör olarak 15 milyara gelen bir fon büyüklüğü bekliyoruz. Garanti Emeklilik’in ise bu oran içindeki fon büyüklüğü 2.5 milyar lira olur ve yüzde 16 pazar payı oranına ulaşırız.
Katılımcı sayısında ise sektör 2.6 milyonu geçer biz ise 540 binleri geçeriz. Hem fon hem de katılımcı tarafında pazar payı olarak 2010 yılında iyi bir yıl geçirdik, bunu 2011 yılında da devam ettirmemiz gerekiyor. Aslında bu büyümelerde ortada sihirli bir değnek yok. Maliyetlerinize baktığınız zaman ne kadar çok satarsanız o kadar çok büyüyorsunuz. Ancak Garanti Emeklilik’in ilkesi hem büyümek ama büyürken de dengeli büyümek. 2010 yılında bunu başardık 2011’de de bunu devam ettirip sektörün en iyisi olmak istiyoruz.
Finansgundem: Peki hayat sigortalarında durum nedir?
Erhan Adalı:
Hayat sigortalarında 2010 yılının ekim sonu itibariyle sektör olarak 1 milyar 770 milyon lira prim üretildi. Bu yüzde 18’lik bir büyüme anlamına geliyor ki sigortacılıkta bu önemli bir büyümedir. Hayat sigortalarında gayet iyi gidiyoruz. Sektörde 3’üncü sıradayız. Yüzde 11.5’un üzerinde bir pazar payımız var. Hayat sigortalarında hedefimiz pazar payımızı daha yukarılara doğru geliştirmek. Sektör hayat sigortalarında 2010 yılında yüzde 18 büyürken biz yüzde 30 büyüdük.
İşsizlik sigortalarının buradaki büyümemize çok büyük katkısı var. Türkiye’de işsizlik sigortaları bizim tarafımızdan yapılmış innivasyon gibi bir şey. Yıllardan beri uygulanan işsizlik sigortalarına kendi çözümlerimizi uygulayarak çok büyük bir pazar payı eldi ettik. 3-4 yıl öncesine baktığımızda sektörde sekizinci, dokuzuncu sıralardaydık. Şimdi üçüncü sıradayız ve çok iyi bir noktaya geldik. Garanti Emeklilik 2011 yılında her kalemde tabi ki sektörde liderliği hedefliyor. Burada katılımcı sayısında ikinci sıradayız ve birinciliği hedefliyoruz. 2011 sonunda bu hedefimiz gerçekleşirse benim için hiç de sürpriz olmaz. Fon tarafında da bir çıt daha yukarıya çıkmayı hedefliyoruz ve 2011 yılının sonunda bu hedefe ulaşacağız diye düşünüyorum. 
Finansgundem: Hayat ile BES arasında bir tercih yaparsanız hangisini seçersiniz?
Erhan Adalı:
Her ikisi de insanların yaşamı boyunca karşılaşacağı riskleri azaltmaya yönelik ürünlerdir. BES, emeklilik döneminizde devletten alacağınız maaşla kalmayıp buna ilave olarak kaynak yaratıp yaşam seviyenizi belli bir düzeyde tutmanızı sağlar. Mesela ayda ortalama 3.500 lira kazanan bir kişi emekli olduğunda bu gelirinin yüzde 70’ini emekli maaşı olarak alması gerekli ki yaşam seviyesinde bir düşüş olmasın. Bu da 3.500 lira maaş alan birisi için emekli olduğu zaman 2000 lira alması demek oluyor. Ancak baktığımızda 3500 lira maaş alan birisi ancak emekli olduğunda yüzde 30-35’ni alabiliyor. İşte bu yüzden aradaki bu farkı kapatmak ve emekli olduğumuzda hayat standartlarımızda bir düşüş olmaması için aradaki bu farkı kapatmamız gerekiyor. Ancak aradaki farkı kapatabilmek içinde dramatik rakamlardan bahsetmiyoruz. Gelirinizin en az yüzde 10’unu BES sistemine ayırmanız gerekiyor ki aradaki bu farkı kapatabilesiniz. Burada ki en önemli hususlardan bir tanesi de erken yaşta BES sistemine girebilmek. 45 yaşında BES sistemine giren bir kişi ile 30 yaşında bu sisteme giren bir kişi arasında emekli olduğu zaman inanılmaz farklar var. Tabi 18 yaşında girerse de tam anlamıyla bir servet biriktirir. Mesela ayda 200 lira bu sisteme düzenli olarak yara yatırıp 20 yıl kalırsanız 100 bin lira, 28 yıl para yatırırsanız 200 bin lira, 33 yıl para yatırırsanız 300 bin lira paranız birikmiş oluyor. Süre giderek azaldığı halde para giderek katlanıyor. Ağırlıklı BES müşteri kitlemiz 25- 34 yaş diliminde bu anlamda güzel bir bilinçlenme var.
Hayat sigortalarında ise Eğitim Sigortası öne çıkıyor. Bu da çocuğunuzun eğitimi için yapılmış bir sigorta. Kişinin ölmesi veya malul olması durumunda devreye giriyor ve çocuğunuzun eğitimini karşılıyor. Bankalardan kredi kullanan bilinçli tüketiciler mutlaka hayat sigortalarını istiyorlar. Çünkü kişinin başına gelebilecek bir felakette ya da işsiz kalması durumunda kredinin vadesine göre aylık taksitleri biz yatırmaya başlıyoruz. Vefat edildiyse 100 bin lira, kredi aldıysanız ve bunun 10 bin lirası ödendiyse 90 bin lirasını hemen yatırıyoruz ve hatta aradaki 10 bin lirayı da varislere veriyoruz. Örneğin bir şirket sahibi 1 milyon lira ticari kredi kullanıyor ve hayat sigortası yaptırıyor. Aldığı bu krediyi 6 ay sonra kapatıyor ve 7. Ayda ölüyor. Bu 1 milyon lira direkt varislerine ödeniyor. Hayat sigortası kullanılan krediyi kapatma amaçlı olduğu için direkt kapatılıyor ve krediyi zaten kendisi kapattıysa da bu para varislerine ödeniyor. Bu aynı zamanda ufak ürünlerle yapılmış bir servet koruma modeli. Ancak bunun tam tersi de olabiliyor ve üzücü durumlarla da karşılaşabiliyoruz. Yine bir kişi kredi kullanıyor, hayat sigortasını yaptırıyor. Ancak daha sonra istemiyorum diyip iptal ettiriyor. Bir süre sonra vefat gerçekleşiyor. Ailesi hayat sigortası yaptırdığını düşündüğü için rahat oluyor. Ancak işin aslını öğrenince tabi ki dramatik ve hoş olmayan görüntüler de ortaya çıkabiliyor.
Hayat sigortalarında sigorta prim üretimi yüzde 3-4 artış gösterdi ve yüzde 18’lik bir artış oldu, 4-5 kat daha fazla büyüdü. Bu yüzden hayat sigortasının biraz daha fazla büyümüş olması mantıklı görünüyor ama yeterli mi derseniz, tabi ki yeterli değil. Türkiye’de hayat sigortalarının dünya ölçeklerine yaklaşması gerekiyor. Dünya da şöyle bir trend var; Sigorta sektöründeki toplam pirim üretiminin yüzde 60’ı hayat sigortalarından yüzde 40’ı elementerden gelir. Türkiye’de ise bu oran 15’e 80’dir. 2010 yılının sonunda tahminen sektör olarak prim üretimini 2 milyar ile kapatırız. Bu rakamın şu anda 5 milyar olması gerekirdi. Ama insanların “bana bir şey olmaz” mantığı maalesef halen devam ediyor.
Finansgundem: Peki ileriye dönük olarak gelişme potansiyeli nedir?
Erhan Adalı:
Sektördeki gelişme yeterli değil. BES’te 2007 ve 2008 yılının bir kısmı dahil olmak üzere yukarı doğru giden bir trend vardı. Dünya krizinin olması ile birlikte çok umut bağladığımız kurum katkılı BES gecikmeli olarak devreye girdi. 2010 yılında 300 bin katılımcı civarında büyüdük. 2011 yılında bu rakamın biraz daha üstünde bir büyüme hayal ediyoruz. Sektördeki toplam katılımcı sayısının yüzde 3.2’si kurum katkılı. Bu yüzden sisteme girenler yaklaşık 92 bin civarında. Türkiye’de bu oran 3.2 ‘den 3.7’ye geldi. Toplam sektör içersinde pazar yüzde 5 büyümüş. Bu oranın yüzde 10’lar seviyesinde olması gerekirdi. Bu yüzden 2010 yılı bu anlamda iyi bir başlangıç oldu ve 2011 yılında daha iyi olacağına inanıyorum. 2011 yılında da yüzde 10’lara gelemeyiz belki ama yüzde 5’lerin üstüne çıkarız. 2011 yılında kurum katkılıda en fazla pazar payını alan şirket olacağız.
Toplam sektöre baktığımızda 2 milyon 300 bin katılımcı içinde Garanti Emeklilik’in 400 bin katılımcı sayısı var. Yüzde 20 Pazar payımız var. İki numarayız. Bunun içersinde kurum katkılı olmayan grup planları da var.
Mesela Herhangi 50-100 kişinin çalıştığı bir şirkete gidiyoruz ve bizim şirketimiz tarafından sisteme girerlerse daha avantajlı olacaklarını söylüyoruz ve kabul ediyorlar. Toplam 2 milyon 300 bin kişinin yüzde 20’si olan rakam. Bir diğeri de hem kurumun hem çalışanın aynı anda girmiş olduğu bir sistem var. 2 milyon 300 bin kişinin yüzde 3.7’si. Garanti Emeklilik’in bu 92 bin kişinin içerisindeki payı ise yüzde 15.2’ye geldi.
Kurum katkılı diye ayrı bir şemsiye açtığımız zaman yüzde 6.5 pazar payını buradan aldık. 2010 yılının başında sektörde altıncı sıradaydık. Toyota ve Migros işlemlerini yaptıktan sonra ki bunlar önemli işlerdi, üçüncü sıraya yerleştik. Buradaki hedefimiz sektör lideri olmak. Hatta işi bir aşama daha ileriye götürüyorum; Dünyanın bir çok ülkesinde, batı ülkelerinde Hollanda, Amerika, İsviçre, Finlandiya, Norveç, Yeni Zellanda ve Avustralya gibi ülkelerde 2. Basamak denilen sistem zorunlu. Hem devlete prim ödeniyor buradan emekli olunuyor hem de girdiğiniz sektör mesela demir sektörüne girdiniz demir sektöründeki her firma çalışanlarına hem kendinin ödediği hem çalışanın ödediği bir sistem oluşturuyor. Bu sistem henüz bizde zorunlu değil.
Finansgundem: Türkiye’de de zorunlu olmasını istiyor musunuz?
Erhan Adalı:
Olmasını çok istiyoruz ama orta vadede zorunlu olmasını beklemiyorum. Ama 5 ya da 10 yıl gibi bir süre içerisinde Türkiye’de de gündeme gelmesini bekliyorum. Aslında olması gereken bu, sorun ise şurada; Türkiye’de 2 milyon 300 bin kişinin yüzde 3.7’si bugün diğerlerine göre daha fazla para biriktiriyor. Çünkü diyelim ki işveren 200 lira koyuyor sizde 200 lira koyuyorsunuz paranızı ikiyle çarparak biriktiriyorsunuz. Bu birikim de 56 yaşına geldiğinizde inanılmaz bir büyüklük haline geliyor.
Finansgundem: Türkiye’deki sistem nasıl işliyor?
Erhan Adalı:
Türkiye’de ki kurum katkılı uygulamamız şöyle; Çalışan işverenin yatırmış olduğu parayı 5 yılda hak ediyor. 5 yıl biter bitmez çalışan biriken paraya kendi BES hesabına aktarabiliyor veya işveren ben sana paranın tamamını üçüncü senenin sonunda da vereceğim diyebiliyor. Bu uygulamanın 5 yılın altında çeşitli açılımları var ama maksimum 5 yıl yapabiliyorsunuz. Her yıl yüzde 20’sini hak ediyorsunuz. Diğer tarafta ise yine sizin adınıza sistemde bir fon hesabı açılıyor. Hem işveren hem de siz para yatırmaya başlıyorsunuz ve emekliliğinize kadar bu paralar sistemde birikiyor. Emekliliği hak ettiğiniz zaman paranın hepsini birden alabiliyorsunuz. Kurum katkılı sistemin zorunlu olan ülkelerde emeklilik hakkını elde ettiğinizde iki ayrı fonda birleşiyor. Çünkü siz sektör içerisinde iş değiştirebilirsiniz. Ancak iş değiştirseniz bile sistemde kalmaya devam ediyorsunuz. Aynı SGK gibi işleyiş devam ediyor. Benim Türkiye’de hayal ettiğim model bu. Sosyal bir devlet olarak da en doğrusu bu… Bugün Hollanda’dan daha sosyal bir devlet olduğumuzu iddia edemeyiz. Hollanda’daki bir çalışan emekli olduğu zaman iki tane emeklilik geliri var, hatta Türkiye’deki BES de var, isterse bu sisteme de girip emekli olabilir. Sosyal devlet iseniz ve insanlarınızı düşünüyorsanız bu sistemlerin kurulması gerekli, bu çok önemli. Zaman zaman kamuoyuna yansıyan bazı görüşler var. Zorunlu emeklilik sistemi gelirse devletin bireysel emeklilik sisteminin yerine geçermiş. Böyle bir görüş sosyal devlet olan hiçbir ülkede asla ve asla yok. Bu işin en iyi örneklerinden olan Hollanda’da bile yok. Emeklilik yapısının arkasından devletin çekilmesi düşünülemez. Ama devletin yükünün hafifletilmesinin düşünülmesi de lazım.
Finansgundem: Sektörün önündeki engeller nelerdir?
Erhan Adalı:
Sektörün önünde engel olarak gördüğüm bir şey yok. Ancak gelişmesine katkıda bulunacak bir şey var, o da “Tax free” olarak adlandırabileceğimiz, vergi avantajı uygulamasını kolaylaştıracak olan sisteme geçilmesi. Bu, sektörün bir numaralı gündem maddesidir. İkincisi ise fonlarda yeni enstrümanların kullanılmasını sağlayacak düzenlemelerin devreye girmesi… Bu önemlidir, çünkü faiz oranları düşüyor ve fonlardaki getiriler de düşüyor. Önemli bir fon miktarımız da sabit getirili enstrümanlarda olduğu için buraya alternatif bir şeyler koymamız lazım. Üçüncü bir mesele de orta vadeli olan sektörel veya mesleki zorunlu bireysel emeklilik sisteminin ikinci basamağının Türkiye’de de artık gündeme gelmesi. Bunlar oluşursa sektör çok daha gelişir ve çok daha iyi yerlere gelir.
Finansgundem: Bes yatırımcılarına neler önerirsiniz, nelere dikkat etmeliler?
Erhan Adalı:
Birincisi anlamlı bir birikim elde edebilmek için yatıracağınız para, gelirinizin yüzde 10’u olmalı. Ayda 5.000 lira kazanıyor, 100 lira yatırıyorsanız, birikiminiz gelirinizle ve yaşam tarzınızla 56 yaşına geldiğinizde uygun olması mümkün değil. 5000 lira alıyorsanız ayda 500 lira, sisteme düzenli olarak uzun vadeli yatırmanız gerekiyor ki 56 yaşına geldiğinizde paranız sizin beklentilerinize uyacak bir fon büyüklüğüne ulaşsın.
İkinci önemli nokta da fon seçimi; Bu noktada risk alma iştahınızı iyi belirlemeniz gerekiyor. Eğer siz muhafazakar bir yatırımcıysanız, para koyayım ufak ufak fonum büyüsün diyorsanız ona göre bir yatırım seçersiniz. Ancak ben risk alabilirim diyorsanız, işte o zaman hisse senedi fonlarını tercih etmeniz gerekiyor. Garanti Emeklilik’te 2011 yılında şiddetle hisse senedi fonlarını öneriyoruz.
Finansgundem: Sektörde rekabet nasıl ve bundan sonra nasıl olacak?
Erhan Adalı:
Güzel bir rekabet var. Her ay Emeklilik Gözetim Merkezi’nde (EGM) bütün şirketlerin genel müdürleri ile bir araya geliyoruz. Yüz yüze bakıyoruz, bunun getirmiş olduğu, rekabette en azından bel altı vurmama ilkesini uygulamaya çalışıyoruz. Ben daha önce bankacılık sektöründe de çalıştım. Sigorta sektöründe de bankacılık sisteminde olduğu gibi sıkı bir rekabet var. Ama dostane bir rekabet var. 2011’de de bu rekabet ortamı daha da hareketlenecek ve artacak. Çünkü işler giderek zorlaşıyor. 13 şirket var. 2011’in başı itibariyle iki şirket daha operatif hale gelecek ve dolayısıyla 15 şirket olacak. Pasta büyüyor ama oyuncu sayısı da artıyor. İlk dört şirket bu işin yüzde 70-75’ini yapıyor. Böyle bir ortamda rekabetin olmaması zaten düşünülemez. Zaten rekabet olsun ki daha iyi işler yapabilelim.
Finansgundem: Yabancılar neden geliyor?
Erhan Adalı:
Yabancılar geliyor, çünkü Türkiye’de ki kişi başı sigorta tüketimi Avrupa’da bize en yakın olan ülkelerin neredeyse onda biri seviyesinde. Türkiye’de kişi başına prim tutarı 100 dolar ise bize en yakın ülkede bu rakam 800 dolar. Öyle bir boşluk ve imkan var ki Türkiye pazarına girmemek mümkün değil. Türkiye’nin 2009 sigortacılıkta toplam sektörün prim üretimi 6-7 milyar euro civarındaydı. Hollanda’da ise 2009’da 50 milyar euro prim üretimi vardı. Bu rakamları göz önüne alırsak Türkiye’ye gelmemeleri için hiçbir neden yok.

ETİKETLER :
YORUMLAR (3)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Engin1220 Ocak 2011 21:48

    Yaşınız ve bir takım verileri girmeden şöyle böyle alırsınız denilemez. En net sonuç için www.egm.org.tr sitesinden "hesaplama araçları/Muhtemel Birikim Analizi ne girip, farklı oranlar seçerek birikiminizi hesaplayabileceğiniz çok güzel bir demo bulunuyor. Bu arada size tavsiyem, işi sadece sigorta olan firmalarla çalışmanızdır.

  • ongun onganer14 Ocak 2011 13:05

    net oran vermek yanlış olur fakat ortalama gün değeri ile söylecek olursak yaklaşık 500-550 tl civarında bir aylık alırsınız

  • GÜNAY ÖZDEK05 Ocak 2011 18:21

    200 LİRA TAKSİT ÖDEYEN BİR KİŞİ YAKLAŞIK NE KADAR EMEKLİ AYLIĞI ALIR HİÇBİR ŞEKİLDE BUNDAN BAHSEDİLMİYOR. bİRDE AYLIK MİKTARI SÖYLEYEBİLİRLERMİ.