BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemIŞİD, petrol ve Kaya Gazı----

IŞİD, petrol ve Kaya Gazı

IŞİD, petrol ve Kaya Gazı
14 Ekim 2014 - 11:33 www.finansgundem.com

Adı üzerinde bile tam mutabakat olmayan; ne İslam ne de Devlet olan IŞİD katliamları, bu sorular ışığında analiz edilmeli.

FİNANSGUNDEM.COM
 
IŞİD, sabahtan akşama duyduğumuz, okuduğumuz, izlediğimiz, konuştuğumuz,  uykularımızı bölen bir karabasan. Irak’ı kan ve gözyaşı denizine çevirerek, yakarak, yıkarak geçen, geride bıraktığı kesik başların üzerine inşa ettiği korku seliyle Suriye’de serserice akan bir grup. Silahları ölüm kusan bir terörist ordusu. Peki, ne oldu da, ne zaman oldu da, niçin oldu da, IŞİD aniden sahne aldı? Dibimize kadar gelme cesareti gösterip, sınır komşumuz, uzak, yakın akraba Kobani’yi mezarlığa çevirme cüretine girişen bu terör kimden cesaret alıyor? Ya da bu ‘cesaretin gazı’ nereden kaynaklanıyor?
 
İlginç, kafa karıştıran, şüphe uyandıran, merak ettiren, yanıt arayan soruları art arda sıralamak hiç de zor değil. Ama ehemmiyetli ve öncelikli olan; bu arayışta ezilip gitmemek, sinmemek. Amaçtan uzaklaşıp, gizli emellere alet olmamak. O zaman sır kapısı nasıl aralanacak? Görevimiz tehlike! Sırrı uzmanlar arayacak, dünyanın gidişatında yeni bir rota çizen bu kanlı yolun ağırlığını onlar omuzlayacak. Cesaretle, korkusuzca, özgüvenle... Kelimeleri kaçamak değil, gümbür gümbür söyleyerek. Düşüncelerini gölgede bırakmadan, çöl güneşinde haykırarak. İşte böylesine ‘beyin’ler ancak o zaman, Irak-Suriye hattındaki vahşetin izlerini takip ederek gerçek ‘el’e ulaşabilir. İşte Fatih Çil…
 
‘Sürdürülebilir’liğin Türkiye’deki büyük ismi, temsilcisi, analizcisi, usta gazeteci, ekonomist Fatih Çil’e göre, IŞİD’i çözerken goy goya gerek yok. Gerekli olan, önce, Norveç’e bakmak!? Çil’in “Dünyanın 22’nci petrol rezervi ülkesinde neden gözyaşı yerine refah var?” sorusunun devamında, adil paylaşım Kuzey’in ‘buz’larını eritirken, adil olmayan paylaşımın yakın coğrafyamızda ‘talan’a, ‘yalan’a dönmesi şaşırtıcı olmamalı duruşu geliyor. Kriz sürüyor; insanlık adına büyük ama bölge adına ufacık bir ayrıntının havuzunda IŞİD’in hortlaması nasıl karşılanmalı? Ya ABD, ya Kaya Gazı?!!
 
Sistemi, düzeni kontrol altına almak isteyen dev bir gücün, İslam dünyası üzerinde estirdiği baskının sonuçları ciddiyetle incelenmeli, ya da göz kapatarak geçilmemeli. “Petrolün varil satış fiyatı 65 doların altına düştüğü an Kaya Gazı’nın üretilmesi zorlaşır” gerçeğinden bakan Fatih Çil, “Amerika’nın enerjiden üretime, finanstan ve sosyolojisine kadar bütün yapısını değiştirecektir” dediği ürünün yeni dünyadaki rolünü müthiş bir analizle gözler önüne seriyor: “ABD’nin bu petrolün ihracı için Irak’ı kontrol etmesi, İran’ı engellemesi ve bölgeden yalıtması gerekmektedir”. Rusya’nın kartlarına değişik farklı bir açıdan çarpıcı bir yorum getiren Çil, vurucu cümleyi şöyle kuruyor: “Ne İslam ne de Devlet olan IŞİD katliamları, bu sorular ışığında analiz edilmelidir.”
 
Bu analiz, sadece Türkiye’nin etrafındaki ateş çemberini kırmak için değil, ‘sürdürülebilir gelecek’ adına da çok önemli.
Fatih Çil’in ‘Kaynak Laneti’ başlıklı yazısı, iyi okunmalı, yıkanmış beyinlere temizlenmesi için paragraf paragraf sıkılmalı…
 
KAYNAK LANETİ (Resource Curse)
 
IŞİD terörü ile alakalı birçok yorum yapılırken konunun diğer boyutları, arka planı ve kökleri unutulmaktadır. İsminin ne olduğundan başlayarak, enerji kaynaklarının sebep olduğu paylaşım savaşlarından uzmanların tahminlerine ve son olarak Suriye, Irak, ABD, Arabistan, Rusya Venezüella, Norveç, Nijerya ve Türkiye coğrafyasında dolaşarak sürdürülebilirlik temelinde kişisel analizimizle yazıyı tamamlayacağız.
 
IŞİD=Villain
Arapça Daesh[1], al-Dawlah al-Islāmīyah fī al-Iraq wa-al-Shām olarak adlandırılan IŞİD,  İngilizce ISIS, Irak Suriye İslam Devleti veya ISIL (Islamic State of Iraq and the Levant) olarak kısaltılmıştır. Ülkemizde Şam olarak bilinen bölgenin Arapçası Al-Sham olup Batılı dillerde Levant olarak geçmektedir. Levant[2] ve El-Sham bölgesi; Anadolu’dan Mısır’a, Kıbrıs dâhil tüm Doğu Akdeniz’i kapsamaktadır. Yani Şam, bizim anladığımız gibi bir ilden ibaret değildir.  Zaten Barack Obama ISIL kısaltmasını tercih ederken Beyaz Saray yetkililerinin Levant’ın daha iyi tercüme[3] olduğunu ifade etmeleri bu yüzdendir.
 
Peki, IŞİD niçin bu kadar canavarca davranmaktadır, arkasında kim vardır? ‘Goy goy’culuğu kimedir? sorularının cevabı için birçok şey söylenebilir.
 
Hampshire College hocalarından ve The Nation yazarı Michael T. Klare[4] 2002 yılında kaleme aldığı, ‘Resource Wars: The New Landscape of Global Conflict’  adlı kitabında; bugünkü savaşlara, ideolojiden öte doğal kaynaklardaki kıtlığın sebep olduğunu söylemiş ve bu nedenle de doğal kaynak güvenliğinin ana öncelik haline gelmesiyle, askeri politikaların değiştiğini ortaya koymuştu.
 
Aynı analist 2012’ de yazdığı ‘The Race for What's Left: The Global Scramble for the World's Last Resources’ adlı son kitabında ise bütün bu gelişmelerin ana sorumlusu olarak benim de katıldığım bir neden olan,  “Mevcut Tüketim Alışkanlıklarımızı ”  görüyor. Klare, Peak Prosperity’ye verdiği demeçte de; IŞİD ve Boko Haram ile ilgili sorulan bir soruya  şöyle cevap veriyor; ‘Niçin Petrol zengini Nijerya, Irak ve Suriye’de kan gözyaşı var da Norveç’te yok. Çünkü Norveç’te yaratılan zenginlik demokratik zemin içinde, şeffaf ve adil dağıtılmıştır.’
 
Kaynak Laneti[5] (Resource Curse)
Ekleme yapmam gerekirse; Norveç kanıtlanmış petrol rezervi açısından dünyanın 22’nci sırasında olup ihracat açısından 12’nci konumdadır. Doğal gaz, petrol ve transit taşımacılık faaliyetleri, ihracatının 52’sini GSMH’sının %23’ünü oluşturmaktadır. Petrol ve gazın yüzde 70’i devlet şirketi olan Statoil tarafından kontrol edilmektedir ve bu sektöre 2013’te 34,6 milyar dolarlık alt yapı harcaması yapılmıştır. Petrol ve gaz zengini Norveç’in elektrik üretiminin %97’si hidroelektrikten karşılanmaktadır. Elektriği yine bir devlet şirketi olan Statkraft üretmektedir. Norveç için tüm petrol zenginliğine karşın elektrikli araç kullanmada %5.60’la dünya birincisi olduğu da göz ardı edilmemelidir.
 
Yakın coğrafyamıza dönersek; gerek Irak’ta gerek Suriye’de çoğunluk ve diğer azınlıklar üretilen gelirden paylarını adilce alamamış, Baas rejimi altında ezilmişlerdir. Halka dağıtılması ve alt yapı yatırımlarına gitmesi gereken gelir askeri ve lüks harcamalarla tüketilmiştir. Dünya Bankası değerlendirmelerine göre Nijerya’nın durumu[6] da vahimdir; enerji gelirlerinin %80’i nüfusun %1’i tarafından harcanmakta, başka bir ifadeyle talan edilmektedir.
 
Kaynak Laneti (Resource Curse) olarak adlandırılan bu durumun mistik bir yönü yoktur. Norveç’in buz diyarında kurduğu toplumsal mutabakat, medeniyetler beşiği Mezopotamya’da kurulamamıştır. Çok nettir.
 
Şimdi IŞİD’i bu açıklamalar ışığında değerlendirmem gerekirse; ‘IŞİD, tüketim alışkanlıklarımıza dayalı kaynak savaşlarının bir figüranı ve aynı zamanda katılımcı demokrasi eksikliğinin bir sonucudur.’ Kısa dönemde ise gerileyen petrol fiyatlarının artması için gereken korkuyu ve paniği ateşleyerek manipülasyona sebep olacak ‘villain’ yani kötü adamdır.
 
Kaynak Savaşlarında son perde: Kaya Gazı[7] ve durgunlaşan ekonomi
Birleşik Devletler, son yıllarda ‘Suudi Amerika’ olarak adlandırılmaktadır. 2005 yılında petrol ihtiyacının %60’ını ithalat ile karşılayan Birleşik Devletler, 2014 yılına geldiğimizde ise bu oranı %30’a geriletmiştir. Bu başarının sebebi; PWC’ın da yeni bir ‘enerji devrimi[8]’ diye adlandırdığı kaya gazı/petrolüdür. 
Kaya petrolünün, petrol kayası[9] (Oil Shale) olarak adlandırılan kerogen taşıyan üründen farklı olduğunu unutmamak lazım gelir. Amerika’nın 2017 yılında, 5 milyar varil kaya petrolü-gazı (Shale, Tight oil-gas) üreterek, toplamda 16 milyar varile ulaştırması beklenmektedir. Bu gelişme Amerika’nın enerjiden üretime, finanstan ve sosyolojisine kadar bütün yapısını değiştirecektir.
Yeni teknolojiye dayalı bu üretim modeli, konvansiyonel üretim teknolojisinden ve ekonomisinden çok farklıdır. Çok düşük maliyetle ve hızlıca başlanan yatırımın ömrü bir senedir. Ancak dikey yerine yatay delme ve hidrolik çatlatma yönteminin çevre açısından çok tehlikeli olduğu ifade edilmektedir.
 
Post Carbon Enstitüsü rakamlarına göre, Birleşik Devletler ’de 2012 yılındaki kaya petrolü ve gazı kuyu sayısı 63.000[10]’dir. Sadece 2012 yılında devreye alınan kuyu sayısı 4000’dir. Bu rakam Kanada istisna, bütün dünyada devreye alınan konvansiyonel olan-olmayan tüm kuyulardan fazladır. Bu rakama en azından kısa dönemde hiçbir başka ülkenin ulaşması mümkün değildir. Ancak fiyat, her sektörde ve zamanda olduğu gibi belirleyicidir.
 
Her savaş fiyata tabidir
Şimdi, İEA[11] verilerine göre, bildiğimiz petrolün maliyeti yani başa baş noktası Irak’ta 20 dolar iken kaya petrolü için 60 dolardır.
Dolayısıyla petrolün varil satış fiyatı 65 doların[12] altına düşerse, bu ürünün üretilmesi zorlaşır. Bu sahnenin arkasında, çok daha karmaşık konular vardır. Amerika, İran’a uyguladığı ambargoyla bu ülkenin üretimini günlük 1.000.000 varil geriletirken, 2011-12 de 118 milyar dolar olan petrol gelirlerinin de 2013-14 de 56 milyar dolara düşmesine sebep olmuştur.
CIA[13]  verilerine 2013’de kanıtlanmış rezervleri 141 milyar varille Rusya’nın yaklaşık 2 katı olan Irak‘ın üretimi, 4.2 milyar varille bu ülkenin ¼ civarındadır.
Venezüella’nın rezervi ise akıl almazdır. 1980 de kanıtlanmış rezervi 19.5 milyar varil olan bu ülke 2013’deki  297 milyar varil rezervi ile bugün dünya birincisi, 2.1 miyar varil üretimi ile rezervi kendisinin 11’de biri olan Birleşik Devletlerin  üretimde 1/5 i seviyesindedir.
2012 verilerine göre yıllık 10 milyar varil üretimi olan Suudi Arabistan’ın rezervleri 265 milyar varildir. Dünya ekonomik krizi, petrole olan talebi şimdilik azaltmaktadır.
 
EIA[14] verilerine göre 1988 Kasımında 11,6 dolar olan Brent petrolü, 2012 Şubatında 127 dolara çıkmış, 2014 Kasımında 90 dolara düşmüştür.
Bir zamanlar OPEC tarafından kutsanan 22-28 dolar bandından sonra bugün 90 dolarlık fiyat, bütçe açıklarından dolayı İran ve Venezüella’yı tatmin etmediğinden daha çok petrol satmaya zorlamakta, hem ithalatçı hem potansiyel ihracatçı olan ABD’nin dünyanın abisi pozisyonunu korumak için çok boyutlu, taraflı, partnerli, konulu, değişken taktiklerle ana stratejisini üstüne oturttuğu petrole bir silah gibi bakmasına yol açmakta, Rusya’yı kaygılandırmakta ve sinirlendirmekte; ABD ile saf tutan Suudi Arabistan’ı şimdilik tatmin etmektedir. Çin ve Avrupa’da bu kavganın dışında değildir.
 
Bunları niye anlattım?
 
Öncelikle daha az, pahalı ve zor rezerve sahip ülkeler daha çok üretim yapmaktadırlar.
 
 Bölge özelinde devam edersek ucuz üretim maliyetine sahip Irak ve İran’ın savaş ve ambargo yüzünden üretimleri düşmüştür. Ancak paradoksal olarak bütçe açıklarından dolayı petrolün ucuz fiyatı bu ülkeleri zorlamaktadır. Ambargoyu bir tarafa bırakırsak petrol fiyatlarının 140 doların altına gelmesi iki ülkeyi de huzursuz etmeye devam edecektir.
Buna karşılık ihracat yasaklarını kaldıran ABD’nin kaya petrolünü çıkarmaya devam etmesi için petrol fiyatlarının 65 doların altına gelmemesi; bu petrolün ihracı için de Irak’ı kontrol etmesi, İran’ı gerek üretim gerek fiyat gerekse nakliyat yönünden engellemesi ve bölgeden yalıtması gerekmektedir. Rusya’nın kartları ise daha çeşitli durumu biraz daha farklıdır.
 
Adı üzerinde bile tam mutabakat olmayan ancak Sayın Erdoğan ve Sayın Obama’nın tarifiyle; ne İslam ne de Devlet olan IŞİD katliamları, bu sorular ışığında analiz edilmelidir.
 
Sürdürülebilir gelecek
Bütün bu gelişmeler çerçevesinde, petrole dayalı sahnelenen oyun daha çok can yakacak, rakamlar inecek kalkacak, görünenlerin arkasında görünmeyen pek çok el işlere karışacak, dünyanın orasında burasında parlak binalarda istihdam edilen cilalı isimler, “Papa” gibi konuşmaya devam edecek ve bize gaipten haber vererek, yapmamız ve yapmamız gerekenleri söyleyeceklerdir.
 
Hal böyle iken insanlık aklını, bilgisini ve vicdanını utandıran ve ekonomizmi[15] her şeyin önüne çıkaran “Mevcut tüketim anlayış ve yönetim hatalarından” ders almazsak; Allah’ın ve doğanın nimetlerinden olan, aslında savaşa değil barışa hizmet eden,  yaşamı kolaylaştıran petrol gibi doğal varlıklar yüzünden daha birçok insan zulümlere uğrayacak ve bunların, bırakın gelecek kuşakları düşünmeyi, insanlığa inanacak hali kalmayacağından sürdürülebilir  geleceğin inşa edilmesi güçleşecektir.  Bugün örnek gözüken Norveç’in buzu da bu ateşe dayanamayacaktır. Bu, bence  “Global Resource Curse” yani “küresel kaynak lanetidir.” Zira bir insanın ölümü bile insanlığın ölümüdür.
 
Tali olarak manipülasyonlarla, tüm insan ırkına sürdürülebilir bir topluma geçme hedefinde vakit kazandırabilecek, sadece enerji kaynağı olarak değil endüstriyel bir hammadde olarak da çok değerli olan petrol, bir nimet olmaktan çıkarılıp şeytani bir vasfa büründürülmüştür. Diğer enerji türleri, bilimsel ve sosyal gelişmeleri engelleyen bu lanetten kurtulmak için, elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Ama her şeyden önce “arz ve talep” kanununun, manipülasyon ve spekülasyona dayalı fiyat savaşının esas sebebi olduğunu unutmamalıyız.
 
Bugün müfredatın biraz dışına çıktık gibi ama daha güzel bir bugün ve gelecek kurmak üzere  ‘Sürdürülebilirlik Bilimi’ geliştikçe ‘Sürdürülebilir Gelecek’ için daha umutlu olacağız.
Bir daha ki yazımızda; Çok Zayıf, (Cornucopian) ve Çok Kuvvetli (Derin Ekoloji) sürdürülebilirlik anlayışı ve tarihsel kökenleri ile devam edeceğiz.
 
Bu vesile ile hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet ve yakınlarına sabırlar diliyorum.
 
Fatih Çil
@SustainableTurk
 

[1] http://en.wikipedia.org/wiki/Islamic_State_of_Iraq_and_the_Levant
[2] http://en.wikipedia.org/wiki/Levant
[3] http://www.ibtimes.com/isil-isis-islamic-state-daesh-whats-difference-1693495
[4] http://en.wikipedia.org/wiki/Michael_Klare
[5] http://en.wikipedia.org/wiki/Resource_curse
[6] http://www.globalcitizen.org/Content/Content.aspx?id=2e0d195b-5b4b-41d2-9c3a-bac3d7957be7
[7] http://instituteforenergyresearch.org/topics/encyclopedia/oil-shale/
[8] http://www.pwc.com/gx/en/oil-gas-energy/publications/shale-oil-changes-energy-markets.jhtml
[9] http://www.coga.org/pdf_Basics/Basics_OilShale.pdf
[10] http://blogs.scientificamerican.com/plugged-in/2014/03/14/heres-where-all-the-us-shale-oil-and-gas-wells-are-map/
[11] http://www.bloomberg.com/news/2014-02-27/dream-of-u-s-oil-independence-slams-against-shale-costs.html
[12] http://belfercenter.ksg.harvard.edu/publication/23191/shale_oil_boom.html
[13] https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/rankorder/2244rank.html
[14] http://www.eia.gov/dnav/pet/hist/LeafHandler.ashx?n=PET&s=RBRTE&f=D
[15] http://en.wikipedia.org/wiki/Economism
YORUMLAR (2)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Mehmet14 Ekim 2014 22:35

    Norveç zengin çünkü Hıristiyan.İslam eşittir diktatörlük oda eşittir yoksulluk.Gerçekler acıdır.Eğer Mezopotamya Ülker'i Hıristiyan olsaydı ozaman Norveç olurdu.

  • gereksiz twit14 Ekim 2014 13:50

    Tesbitler çok doğru, işin perde arkası bu işte