BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemDevlet daha fazla seyirci kalamazdı----

Devlet daha fazla seyirci kalamazdı

Devlet daha fazla seyirci kalamazdı
03 Ağustos 2015 - 06:33 www.finansgundem.com

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Endonezya dönüşü gazetecilere, önemli açıklamalarda bulundu: PKK eylemleri müsamaha gösterilecek şeyler değil

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler konusundaki tutumuna ilişkin olarak, “Bizim özellikle Kuzey Suriye’de herhangi bir terör oluşumuna, terör yapılanmasına sıcak bakmamız mümkün değildir. Bu konudaki kararlılığımız Amerika tarafından da biliniyor. ABD de Türkiye’ye karşı oluşturulabilecek bir tehdide sıcak bakmayacaktır. Müttefiklerimizin böyle bir yanlışın içerisine düşeceklerini sanmıyorum” dedi. Erdoğan, Endonezya dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtladı. bugün başlayacak YAŞ’la ilgili konuşmasının doğru olmayacağını kaydeden Erdoğan’ın değerlendirmeleri şöyle: 

Tek devlet vurgusu

ABD ile ilişkiler ne durumda, yakın dönemde ABD seyahati var mı?

Henüz nihai kararımızı vermedik. Eğer BM Genel Kurulu’na katılırsam Eylül’de, katılmazsam bu ay içerisinde ABD seyahati söz konusu olabilir. Maryland’deki külliyenin açılışını da gerçekleştirelim istiyoruz. Hem Washington’u hem New York’u içeren bir ziyaret olacak. Temmuz’un 22’sinde Sayın Obama ile DAİŞ eksenli bir telefon görüşmesi yaptık. Akabinde bir astsubayımızın da şehit olmasıyla birlikte DAİŞ’e karşı operasyonumuzu da yapmış olduk. O sırada Kandil’deki gelişmeler tehdit unsuruydu. Bunlara yönelik olarak da adımlarımızı atmak durumunda kaldık. Güvenlik güçlerimizin şehit edilmeleri bu süreci ciddi manada tetikler hale geldi. Terör örgütünün, yaptıkları, demokratik bir ülke için müsamaha gösterilebilir şeyler değil. Hükümet, devlet elbette gerekli adımları atmak durumundaydı. Bu adımlar atılmıştır ve atılmaya da devam edilecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak kararlıyız: Tek millet, tek devlet, tek Vatan, tek bayrak konusunda taviz vermemiz mümkün değildir. Daha fazla sabretmek mümkün olamazdı. DAİŞ ve PKK da dahil olmak üzere operasyonlara ilişkin müttefiklerimiz başta olmak üzere ilgili devletleri de bilgilendirdik. BM ve NATO da haberdar. Bütün dünya saygı duyduğunu söyledi. Planımız neyse uygulamaya devam edeceğiz. 



‘Kararlılığımız biliniyor’

 Türkiye’nin tavrına karşın ABD’nin PYD ile neredeyse stratejik müttefiklik ilişkisi kurduğau konuşuluyor.

Bu konu, Kobani’de DAİŞ’le çatışmaların yaşandığı süreçte, Obama’yla yaptığımız bir telefon görüşmesinde gündeme gelmişti. Obama, “Kobani 2 güne kalmaz düşebilir” demişti. Ben de kendisine, 200 bine yakın Kobanilinin zaten bizim ülkemizde olduğunu hatırlatarak, orada sadece 3 bin civarında savaşçı bulunduğu söylemiştim. Özgür Suriye Ordusu’nun ve peşmergelerin desteğiyle Kobani’nin düşmesinin pekala engellenebileceğini belirtmiştim. Oraya indireceğiniz silahlar DAİŞ’e de gidebilir demiştim. PYD’nin adeta PKK’nın farklı bir yapılanması olduğunu anlatmıştım. Ama bunu pek anlamak istemediler, o gece malum oraya silah da indirdiler. Ama süreç bizi haklı çıkardı. Müteakip süreçte de Türkiye’deki Kobanililerin yaklaşık 120 bini geriye döndü. Kalanların sayısı şu anda zannediyorum 70-80 bin. Bizim özellikle Kuzey Suriye’de herhangi bir terör oluşumuna, terör yapılanmasına sıcak bakmamız mümkün değildir. Bu konudaki kararlılığımız Amerika tarafından da biliniyor. ABD de Türkiye’ye karşı oluşturulabilecek bir tehdide sıcak bakmayacaktır. Müttefiklerimizin böyle bir yanlışın içerisine düşeceklerini sanmıyorum.
 “Kobani düştü düşecek” sözünüz, buna seviniyormuşsunuz gibi yorumlandı.
O ifadelerimi çarpıtanların kimler olduğu belli. Kobani’nin düşmesini arzulamamız asla söz konusu olmamıştır. Türkiye’ye, bizlere kazandıracağı bir şey de olamaz. Nitekim Kobani’nin düşmesini istemediğimiz için ÖSO ve peşmergeleri Kobani’nin imdadına koşmalarına imkan sağladık. Tüm bunları Kobani düşmesin diye yaptık. O esnada, ABD’nin havadan yapmış olduğu harekatı, karadan destekleyecek güç yoktu. O güç hangi güç olmuştur? İşte oraya ulaşmalarını sağladığımız Peşmergeler ve ÖSO. 200 binin üzerinde insana kucak açan da biz olduk. Yaptıklarımız somut olarak ortada. 

‘Putin, Esed’den vazgeçebilir’

 DAİŞ’e karşı oluşturulacak koalisyon güçlerinde Suudi arabistan ve Katar ne şekilde yer alacak? Suriye konusunda Putin’in tavrında değişiklik söz konusu mu?

ABD’yle koalisyonda Suudi Arabistan ve Katar’ın, Avrupa’dan Fransa ve İngiltere’nin de yer almasını konuşuyoruz. Putin’in Suriye konusundaki tavrı ise eskiye oranla çok daha olumlu. Bakü’de, daha sonra telefon görüşmesinde, ben kendisini daha olumlu gördüm. İlk zamanlardaki yaklaşımı yok. Artık sonuna kadar Esed’in yanındayız noktasında, modunda değil. Esed’den vaz geçebileceğine doğrusu inanıyorum. 

 Operasyonları, “Türkiye bölgesel savaşa çekiliyor” şeklinde yorumlayanlar var.
 Bu iddiayı ortaya atanlar, operasyonları engellemek istiyorlar. Operasyon ihtiyacı duyulduğu andan itibaren, gereken neyse elbette yapılacaktır. Biz sadece hedefi belirleriz ve işin takibini yaparız. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de bu hedefleri gerçekleştirir. Operasyonun ilk etabı, DAİŞ’in sınırlarımızda tehdit haline gelişiyle başladı. PKK ve benzeri terör örgütlerinin oluşturduğu tehditler, saldırıları söz konusu. Bunlara karşı da sessiz kalamayız. Bu konuda, Irak’ın bazı açıklamaları var. Kandil’i vurmamızı onlar kendileri için doğru bulmadıklarını söylüyorlar. Irak olarak siz, kendi topraklarınızda, Türkiye’ye tehdit oluşturan terör unsurlarının barınmasına izin vermemelisiniz. Engellemezseniz, Türkiye kendi tedbirini kendisi alacaktır. Kaldı ki biz Irak yönetimine, terörle mücadelede gerekli yardımı vermeye hazır olduğumuzu her zaman söyledik. Suriye’de PYD’nin Suriye ordusuna katılabileceğine, Esed rejiminin de bu yöndeki eğilimlerine ilişkin haberler ilginç. Tabii ki koalisyon güçleri olarak tüm bunları değerlendireceğiz, ona göre de yol haritamıza işlerlik kazandıracağız.
 DAİŞ, PKK ve PYD, Türkiye’ye karşı kullanılıyor diyebilir miyiz?
Aralarında birtakım çıkar ilişkileri olduğunu göz önüne almak gerekir diye düşünüyorum. Mesela Tel Abyad’da yaşananlar? DAİŞ önce işgal ediyor. Tel Abyad boşaldıktan sonra PYD ile DAİŞ arasında mücadele başlıyor. Bu defa da oraya PYD giriyor. Yapılması gereken bu tür şehirlere Araplar, Türkmenler de dahil olmak üzere asli sakinlerinin dönebilmelerini sağlamaktır. Bu oraların güvenliği sağlandıktan sonra mümkün olacak. Aynı şey mesela Cerablus için de geçerli. Güvenlik tesis edildikten sonra halkı oraya geri dönme imkanını bulacak. Bu çerçevede, koalisyon güçleriyle çalışmalar, Suriye’de ılımlı muhalefete verdiğimiz destek çok önemli. Orada ikmal yolları her zaman koruma altında olmalıdır. Bir diğer arzumuz da yine koalisyon güçleriyle müşterek alacağımız kararlarla, Türkiye’deki mültecilerden dönmek isteyenlere dönüş imkanı sağlamak. Birçok ülke de üzerlerine düşeni yapacaklarını söylüyor. Nihai karar bir donörler toplantısı ile verilecek.
 
‘2013’te verilen silah bırakma  sözü tutulmadı’

 Son operasyonları “Tekrar 90’lara dönmek” biçiminde yorumlayanlar var...

Ben buna katılmıyorum. Öyle bir şeyin olması zaten mümkün de değil. O tür ifadeleri kullananların zihinsel yapısı, aslında 90’ların çok daha gerisinde. Onların kendilerini gözden geçirmeleri lazım. Belki de 90’lar öncesine bir tür özlem duyuyorlar. Ama Türkiye artık o dönemleri çoktan geride bıraktı. Bizim yeni Türkiye’yi gayretle, azimle, kararlılıkla inşa etmeyi başarmamız lazım. Başardığımızda onların tuzakları boşa çıkacak. Biliyorsunuz, 2013’te bize silahları bırakma sözü vermişlerdi. Sözlerini tutmadıkları gibi, terör saldırılarına tekrar başladılar. Son olaylar, kimin hangi hayaller peşinde olduğunu gösteriyor. Devlet bu saldırılara tabii ki seyirci kalamaz. Cumhurbaşkanı olarak bizler de seyirci kalamayız. Türkiye’nin yönetiminde tabii ki Beştepe’nin de rolü var. Anayasa’da verilen rol neyse, o rolü her zaman üstlenmek durumundayım. Artık 90’ların Türkiyesi değiliz. Geçen yıl, 10 Ağustos’ta milletin oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanının da hükümetin de hangi çerçevede neler yapacağı Anayasa’da bellidir. Anayasa’da belirlenen esaslar çerçevesinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz, gerekeni yapacağız. 
 
‘Bazı Uygurlar DAİŞ’e katılıyor’

 Çin’de Uygur Türkleri konusunda yaptığınız görüşmelerin sonuçları neler oldu?

Çin’in bu konuda rahatsız olduğu konu, terörle alakalı. Bazı Uygurların DAİŞ başta olmak üzere, terör örgütlerine katılmalarından, Çin’in bütünlüğüne kasteden faaliyetlerinden rahatsızlar. Bazı Uygurların DAİŞ’e katıldıklarını bizler de biliyoruz, açıkça söylemek durumundayım. Pekin’de Çin İslam Cemiyeti mensuplarıyla da bir görüşmem oldu. “Bizde 35 bin cami, 40 bin de din görevlisi var” diyorlar. Ben de kendilerine ‘Çin, 10-15 sene sonra belki de dünyada birinci sıraya yükselecek. Sizler de bu halk içerisinde konumunuzu sağlamlaştırmaya önem vermelisiniz” dedim. 

 Şanghay Beşlisi’ne üyelik konusunda gelişme var mı?
Bizim topraklarımızın neredeyse yüzde 90’ı Asya’da. Ben Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı Sayın Şi’ye de söyledim. ‘Türkiye’yi Şanghay İşbirliği’ne dahil ederseniz memnun oluruz’. Bana bu konuyu diğer ülkelerle de görüşeceğini söyledi. Sayın Putin de benzer bir cevap vermişti bana. Kendisine Hindistan’ı ve Pakistan’ı aldıklarını hatırlatarak, Türkiye’yi de, Azerbaycan’ı da buraya katabileceklerini ifade ettim.
 
‘Partilerin kapatılmasına hep karşı oldum’

 HDP’yle ilgili kapatma davası tartışmalarını nasıl yorumluyorsunuz?
Ben partilerin kapatılmasına her zaman karşı oldum. Hatta 2010’da anayasa değişikliği çerçevesinde partilerin kapatılmasına artık son verecek bir maddeye de yer vermiştik. Ancak CHP, MHP ve o dönemki BDP parlamentoyu terk etti, bizim içimizden 3-5 tane milletvekili arkadaşımız ihanet etti. 330’u bulamadık. O madde referanduma girmiş olsaydı, partilerin kapatılması diye bir şeyden söz edilemeyecekti. Partilerin kapatılmasını kim istiyor belli. Meclis kayıtlarında var. Kim kimi aldatıyor? Benim tezim şudur. Gerçek kişi ile tüzel kişiyi ayırmamız lâzım. Gerçek kişi bir suç işliyorsa, bedelini ödemeli. İster siyasette, ister siyaset dışında. Tüzel kişiyi cezalandırmanın anlamı olmaz. Bir parti kapatılır, diğeri açılır. Nitekim zaten birçoğunun yedek partileri bile var. Hangi parti olursa olsun, birisi suç işliyorsa, cezasını çekmelidir. Ki bu konuyla ilgili şu anda, dokunulmazlıkları kaldıralım vs. biçiminde meydan okumalar var. 
Bu Parlamento’nun vereceği bir karardır. Yani bu sadece kürsü masuniyeti mi olur yoksa kürsü dışında yine kapsamı olmaya devam mı eder, bunların hepsi, aralarında müzakere ederek verebilecekleri bir karardır. Yasama organı konumunda değilim. Sadece, yasama organının vereceği kararlar üzerinde belli bir tasarruf yetkim vardır. O yetkimi kullanırım o kadar.

‘Biz sadece izleriz’

 Selahattin Demirtaş hakkında 6-8 Ekim olayları ile ilgili soruşturma açıldı.

Bu yargıyla alakalı bir mesele. Savcı soruşturmayı başlatmış, yargı sürecinin gidişatına bakılmalı. Benim açıklama yapmam kesinlikle doğru olmaz. Biz sadece izleriz.
 Paralel yapıdan Emniyet Teşkilatı’nda görevden alınanların çoğunlukla bölgeye tayin edildiği ve terörle mücadelede bir zafiyet oluştuğu yönünde yorumlar var.
Bölgede, bahsettiğiniz paralel yapılanmaya ek olarak ulusal güvenliğimizi tehdit eden başka unsurlar da var. Bazı vilayetlerimizde yargı organı oluşturmaya kalkışanlar var. Valilerimize, bakanlarımıza, asla izin verilmemesi gerektiğini söylüyoruz. Tayinler isabetli mi olmuştur, isabetsiz mi olmuştur; hassasiyetle değerlendirilmesi gerekir. İsabetli kararlar alındığında, terör örgütünün eylemlerine karşı da çok daha başarılı neticeler elde etmek mümkün olacaktır diye düşünüyorum.

‘Ekonomide sıkıntı olmaz’

 Türkiye’nin bu süreçte Barzani’den herhangi bir isteği var mı?
Dışişleri Müsteşarımız Kuzey Irak’a gitmişti. Ama neticenin ne olduğunu doğrusu henüz bilemiyorum. Olumlu istikamette olacağını düşünüyorum.
 Terör saldırıları, hükümetin gecikeceğine dair işaretler ve turizmdeki gerileme? Ekonominin kötüye gideceğine dair bazı endişeler var.
Benim o yönde bir kaygım yok. Ekonomi konusunda ben, Türkiye olarak ciddi sıkıntılar içerisinde olacağımıza ihtimal vermiyorum. Belki bir ufak sıkıntı yaşanabilir ama siyaset eğer süratle sağlıklı bir geçiş sağlayabilirse çok kısa zamanda Türkiye toparlar, etkilenme de söz konusu olmaz. Turizmde de, öyle ciddi bir etkilenme olacağına ihtimal vermiyorum. Bir tarafta bir sıkıntı yaşanırken bakıyorsunuz şimdi mesela Almanlar yüklendi. Yani Rusya tarafından bir sıkıntı olunca, Almanlarda ciddi bir artış söz konusu oldu. Bir de tabii daha fazla para harcayan turist sayısında bir artış var. Bu da olumlu bir gelişme.
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)