Ana SayfaYazarlarFatih ÇilSürdürülebilir Kalkınma
Fatih Çil [email protected] Fatih  Çil

Sürdürülebilirlik nedir?

29 Eylül 2014, 09:55 ---

Sürdürülebilirlik, yeni bir ‘Buzzword’ olmanın ötesinde, özellikle son yıllarda siyasetten iş dünyasına, toplum katmanlarının tüm aktörleri tarafından kabul görmüş bir kavramdır.

Sürdürülebilirlik kavramının ne olmadığını bir önceki yazıda konuştuk. Peki, ne olduğuna gelirsek!

Sürdürülebilirlik tek kelimeyle ‘Bilim’dir ve amacı insanlığın karşı karşıya kaldığı, kadim ve daha önce emsali görülmemiş problem ve tehditleri anlama, önleme ve çözmede tek tek yetersiz kalan diğer bilim dallarını bu amaç doğrultusunda geniş ve entegre bir bakış açısıyla birbirine bağlayarak, global sürdürülebilir toplumu inşa etmektir.

Latince ‘Sus’ yani ‘alt’ kelimesi ile yine Latince ‘tinēre’ yani ‘tutmak, kaldırmak’ manasındaki kelimelerin birleşiminden meydana gelen ‘sustinēre’ terimi; İngilizceye ‘sustain’ olarak geçmiştir. Etimolojik kökeninden yola çıktığımızda, alttan omuz vererek ayağa kaldırmak, destek olmak manasına gelen kelime “ability” ekiyle, dar anlamda yapılan fiilin, anılan sistemin, sahip olunan veya tanımlanan bir özelliğin sonsuza kadar sürdürülebilmesi anlamı kazanmıştır. Sözlük anlamı içinde insanın doğanın vahşi şartlarının üstesinden gelebilme ve hayatını idame ettirebilmesi de olan ‘Sustainability’ bugünkü haliyle insanlığın içinde yaşadığı ve onun varlığını destekleyen diğer ekosistemlerin özelliklerini anlayarak varlığını sürdürme ve geliştirme sanatı manasına gelir.

Peki, bu sanat niçin önemlidir?  Algımızın yetmeyeceği zaman öncesinde bile, üzerinde hiç bir yaşam belirtisi olmadan da var olan  ‘Gezegen’,  bizimle veya bizsiz göksel kıyametine değin varlığını zaten sürdürecektir. Konu, bize açılan yer ve zamanı başka ifadeyle ‘krediyi’ ‘Kreditör’ şartlarını değiştirmeden ya da geri çağırmadan nasıl kullanacağımız ile alakalıdır.

Bir nevi, Bona diagnosis, bona curatio(*) düsturunu esas alan en genç bilim dallarından birisi olan ‘Sürdürülebilirliği’ bana sorarsanız; ‘dünya’nın, kendisine ve kendi varlığını destekleyen diğer canlılara bir yaşam alanı olarak hizmet eden gezegenin “bu özelliklerinin” köreltilmesi hatta yok edilmesinin önüne geçme çabası olarak tanımlarım.

Fransızların “Noblesse oblige” dedikleri “Asalet sorumluluk yükler” deyiminden hareketle, insanoğlunun yarattığı en büyük “kurum” olan global ekonominin çapı 50 sene öncesine göre 5 kat büyümüş olup bu hızla giderse 2100’de 80 kat daha büyüyecektir. Ekosistemlerin yüzde % 60’nı aşındıracağı tahmin edilen bu sürecin tarihte bir emsali görülmemiştir. Kısa süre öncesine kadar kalkınmayla eş değer tutulan ekonomik büyüme olgusunun dünyanın her yerine refah getirmediği gün gibi ortada iken yaşanacak aşırı büyümenin gelişmiş ülke insanlarını mutlu edeceği konusunda da derin şüpheler vardır.

Ancak üstünde şüphe olmayan tek gerçek, eğer paradigma değişmez ise, Yaşlı Dünya’nın, genç dünyanın şımarık hareketlerine, vefasızlığına ve akılsızlığına daha fazla tolerans gösteremeyeceğidir. Şımarıklık, vefasızlık ve akılsızlıktan en fazla zararı ‘Ademoğlu’ göreceğinden ‘günün sonunda’, elimizde ne şirketler, ne ekonomi ne de yaşanılabilir doğa kalacaktır. Bu sadece insana değil insanlığın birikimine, geleceğine ve “yaşama” olan saygısızlıktır. İşte ortak aklı, vicdanı, yerel ve global bilgi ve bilgeliği, karşı karşıya kaldığımız; anlamakta ve çözmekte yetersiz olduğumuz birbirinin sebebi sonucu olan bu sorunların üstesinden gelme noktasında istihdam eden bilime verilen isimdir Sürdürülebilirlik.

“Sürdürülebilirlik Bilimi”nin altyapısını oluşturmak üzere; Harvard, Yale, Oxford, Cambridge, Lund, ASU, Tokyo, MIT ve Boğaziçi gibi üniversitelerin çabalarından ilerleyen yazılarımda bahsedeceğim. Zira insanların, kadim sorunlardan kurtulma ve daha müreffeh bir dünyaya ulaşma gayreti içinde geliştirdikleri ve insanlığa fayda sunmuş “teknoloji” ve diğer faaliyetlerinin ortaya çıkardığı “negatif” etkiler ve eksiklikler bir çalışma alanı ve akademik disiplin olarak “sürdürülebilirlik bilimini” gündeme getirirken bu kurumlar gerekli farkındalığı, cesareti ve anlayışı ilk gösterenlerdir.

Ayrıca, dünyanın en büyük halka açık şirketi ExxonMobil ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği sponsorluğunda ‘Sürdürülebilirlik’ üzerine yayımlanan iki kitabımın ardından başladığım bu yeni köşemde; yoksullukla mücadeleden yaşam kalitesine, sosyal sorumluluk projelerinden sera gazı salınımına oradan kadın-çocuk, insan-hayvan haklarına, temiz üretim ve sorumlu tüketime, teknolojiye, globalizasyona ya da şehircilik uygulamalarına kadar uzanan geniş bir spektruma sahip “sürdürülebilir kalkınma” kavramını oluşturan toplam dokuz major grubun, en geçişkeni ve diğerleri ile en fazla temas halinde olan, ‘İş Dünyası ve Sanayi’ öznesine odaklanmaya ancak diğerlerine de gücüm yettiği ölçüde değinmeye gayret edeceğim.

Bu noktada okuyucularımla interaktif yol almak, çalışmalarımın kalitesini doğrudan etkileyecektir. Eleştiri ve katkı sağlayacak dostlara şimdiden teşekkürlerimi sunarım.

Sürdürülebilirliğin tanımında, sürdürülebilirliğe dayalı kalkınma modelinin tasarlanması ve yönetişim sağlanmasında güneşin doğduğu yer anlamına gelen ‘Anadolu’ ve onun kardeşi Trakya’yı içine alan bu topraklardan özgün ve değerli fikirlerin çıkmaması olası değildir.

Yeryüzünün en eski yerleşkelerine daha sonra ilk parayı basan Lidya dahil olmak üzere Sümer, Asur, Hitit, Yunan, Kelt, Pers, Roma, Doğu Roma (Bizans), Moğol, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu gibi onlarca medeniyete ev sahipliği yaptıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti ile taçlanmış; pek çok dil, lehçe ve kültürün ana vatanı olan bu coğrafya; dünyanın sorunlarını çözme ve ‘sürdürülebilir gelecek’ inşa etme adına mutlaka ‘yeni şeyler’ söyleyecektir. Tabi ki bize bilgimizi, ‘rigors of science’ yani bilimin zorlu ve titiz süzgecinden geçirip romantize etmeden paylaşmak düşer.

Hülasa, içi boş yeni bir “Buzzword” den öte, bir yaşam biçimi ve bilimi haline gelen “sürdürülebilirlik” konusuna katkı sunmak, insanlığa borcumuzdur.

Üstelik bu “borç”, dünyanın 10’uncu büyük ekonomisi olmaya aday bir devlet için, stratejik bir önem arz eder.

Bu köşe, bu borcu ödeme yönünde bir zerre olmaya adaydır.

(*) Doğru teşhis, doğru tedavi.

@SustainableTurk

 

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
YAZARIN DİĞER YAZILARITümünü Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster