Ana SayfaYazarlarFatih ÇilSürdürülebilir Kalkınma
Fatih Çil [email protected] Fatih  Çil

Patron Kim? Hissedarlar mı yoksa diğer paydaşlar mı?

11 Şubat 2016, 11:10 ---

Bugünlerde ilgili mecralarda Jack Welch nam-ı diğer Nötron Jack’in temsil ettiği Hissedar Kapitalizmi ile Unilever’in Ceo’su Paul Polman’ın temsil ettiği Paydaş Kapitalizmi kavramından hareketle “şirketin teorisi” yeniden tartışılırken “şirketin amacının” ne olduğu ortaya konulmaya çalışılıyor.

Bu iklim içinde paydaş (Stakeholder) haklarını savunmanın kurumsal modele hatta serbest piyasa düşüncesine aykırı olduğunu iddia edenler olduğu gibi sadece hissedarların (Shareholder) çıkarlarını düşünmenin kurumları ve serbest piyasayı yıkacağını söyleyenler de oluyor.

Taraflar “Kar amaç mı sonuç mu? Şirket kim adına idare edilmeli? Şirket yöneticileri neyi öncelemeli: Şirketi mi, hissedarları mı, paydaşları mı?  Değer flu bir kavramken ve sadece finansal sonuçlarla ölçülürken muhasebe sistemi değişmeli mi?” gibi sorular ışığında kendi durdukları zemini kuvvetlendirmeye çalışıyor.

Peki, kim haklı? Bunun cevabını vermeden önce tartışmalara yakından bakmakta fayda var.

Evet,  daha önceleri Milton Friedman, 1970’li yıllarda ise Michael Jensen ve William Meckling’in ortaya koyduğu “Şirketin tek amacı hissedar değerini artırmaktır. Bu yüzden riski yüklenen hissedarlar adına yönetilmelidir” fikrinin ete kemiğe bürünmüş hali olan ve her an çalışanları kovmaya hazır olduğu için Nötron lakabıyla anılan Welch; paydaş fikrinin babası R. Edward Freeman’dan ilhamla ‘Benim patronun hissedarlar değil tüketicilerdir’ diyerek  3 aylık raporlamayı rafa kaldırıp kısa vadeli spekülasyon peşindeki hedge fonları kovalayan Polman ve ‘Benim için çalışanım müşteriden önce gelir’ diyen  HCL Technologies’in patronu Vineet Nayar’ın uygulamaları dairesinde bu tartışmalar derinlik kazanıyor.

Ancak 25 sene üstünlüğünü sürdüren şirketin tek amacının hissedar değerini yükselmek olduğu düşüncesinin, yaşanan krizden sonra gerilediği gözlemleniyor. Hatta bu meyanda ilgili görüşün çelikleşmiş ifadesi olan Netron Jack’in bile hissedar değeri dünyanın en ahmakça fikri deyip istiğfar getirdiği biliniyor.

Şimdi nötronu protonu bir kenara koyup biraz biz bize konuşalım. Sizce kural bazlı toplumdan ilke bazlı topluma dönüş hız kazanmışken şirket başarılı olmak için en çok hangisini önemsemeli? Toplum ve iletişim araçlarının inanılmaz hızla geliştiği, buna mukabil dev sürdürülebilirlik tehditlerinin iş dünyasından beklentileri ve iş yapma süreçlerini kökünden değiştirdiği bir dönemde var olan paradigma ile yol almaya devam edilebilir mi? Böyle bir zamanda toplumun tüm kesimleri ile ilişkisi olan ve başarısı farklı çıkarları uzlaştırmaktan geçen bir yönetici sadece hissedar değerine fokuslanabilir mi? İnişli çıkışlı olması doğası gereği olan hisse fiyatını kısa dönemde yükseltmek için Ceo’ların, ilginç angajmanlara girmesi uzun dönemli hissedar değeri açısından doğru mu?  Tüketicilerin, toplumun, devletin kısaca yeni çağın ve gerçekliğin beklentilerini karşılayamayan şirket para kazanamayacağına ve hissedara da kar payı veremeyeceğine göre sizce bu ayrımlar ne kadar gerçekçi?

Örneğin, dev bir havacılık şirketinin düşen tek bir uçakla çok ama çok kısa bir zaman içinde yok olabileceği sır değilken; pilotları, bakım ve destek elemanlarını, müşterileri, hava koridorunun ve havacılık yasalarının sahibi devleti yok sayarak sadece hissedar dahası kısa dönemli hissedar değerine veya onun vekili hisse senedi fiyatının günlük artış azalışlarına odaklanmak ne kadar aklı başında bir harekettir?

Sorular akıp giderken bu noktada bir nefes alalım. Gerçekten biz bize konuşmaya devam edelim. Öncelikle, paydaş kavramı hissedarları da kapsayıp, şirketin başarısı her ikisinin isteklerini gerçekleştirmekten geçerken kavga paydaş ile hissedar arasında değildir. Gordion’un düğümü kısa dönemlilik ile dar görüşlülüğün birleştiği yerdedir ve bundan kurtulunamadığı sürece ne paydaş ne de hissedar değeri de yaratılabilir. Tamam, hayat hızlıdır, zaman rölatiftir. Paranın zaman fonksiyonu icat edileli 5000 seneden fazla zaman geçmiştir, bir dakikada ne olaylar dönmektedir ancak bir insanın olgunluğu durumsal farkındalık ile konuları birbirine karıştırmamasından ileri gelir. Kelime kökü olarak düğe, doğurmak, artmak manasına gelen faiz, toplumun gelişip karmaşıklaşması, nüfusunun yükselmesi üzerine karşılıklılık ilkesinden devamla icat edilen, borç vermeyi özendirici bir tatlandırıcıdır. Günlük, aylık, yıllık olabildiği gibi fahiş de olabilir ve ilke olarak, tanımadığınız insanlardan istemiş olduğunuz bir getiridir. Ama ortak, hissedar başkadır.

Ortaklık gıyaben de olsa bir birini tanıyan kişiler arasındadır ve ortaklar geliri bölüştükleri gibi  riski de paylaşırlar. Ve bugünün dünyasında riskler ve gelir getirici faaliyetler çok değişmiştir. Böyle bir ortamda hiç kimse kısa vadeli düşünen, ne yapacağı belli olmayan kişilerle “ortak” olmak istemez. Kurumsal kişilik olarak şirket buna dâhildir. Ötesi, herkesin tanış olduğu içinde bulunduğumuz iletişim çağında şirket, bu karakterdeki  hissedarları için tüketicileri, işi yapan işçileri, ona lisans veren toplumu ve devleti yabancılaştırabilir mi? Bu durumda bırakın kar yapmayı var olabilir mi? Tercih ve uygulamalarıyla şirketin başarısını yönlendiren bu geniş yapı karşısında onları yok sayarak çok kısa bir vadede para kazanılıp hissedarlara dağıtılabilir mi? Şirket yöneticisi, ensesinde hele hele faizler sıfıra yakınken “hisseyi hemen yükselt” diyen adamlarla yol alabilir mi? Diğer yandan kimse yokken, sadece  gerçeği yansıttığı da şüpheli mali tablolar üzerinden bir şirkete inanan, parasını yatıran insanlarla uzun vadeli riski paylaşıp, geliri paylaşmayan şirkete yeni ortaklar gelir mi?

Her neyse.. Şirket söğüt gölgesi olmadığına parayı verenin düdüğü çalacağına göre mutlaka şirketin finansal riskini taşıyan hissedarlar para kazanacaktır. Ama para kazanmak ve hemen kazanmak tek amaç olursa General Dynamic örmeğindeki gibi bu hissedarlar çok büyük paralar kazanırlar ama uzun vadede şirketi ya küçültürler ya da öldürürler. Veya BP veya VW örneğinde olduğu gibi düdük ellerinde kalır. Ya da Virgin şirketlerinde olduğu gibi baş düdükçü şirketi “delist” ederek hissedarların eline düdüğü verir.

Hülasa, hissedarlar şirketlerin yok olmadan büyüyüp gelişmesine destek olmak zorundadır. Yoksa yeni sosyalite uzun vadede bu şirketlerin var olmasına, şirketler de kısa dönemli düşünenlerin kendilerine ortak olmasına izin vermeyecektir. Çünkü belirsiz azıkla uzun yol alınamaz. Şirketler açısından, kendisini yola çıkarıp başta azık verenlere devamlı talkım verirlerse bir daha  ihtiyaçları olduğunda salkım bulamayacaklardır. Daha en yakın paydaş grubunu memnun edemeyen bir şirketin geniş anlamda toplumu memnun etmesi ise hiç olası değildir.  Şimdi bu çerçevede  patron kimdir derseniz patron  hüsnüniyet, akıl ve basirettir. Tekrar bize dönersek, şirketlerin ve hissedarların eş zamanlı olarak kısa dönemli bakışı neredeyse borsayı bile bitirmişken bizim aradığımız su başmış değirmende şak şak değildir. Aradığımız, birçok ulusun bu topraklardan kopyayla sermayeyi tabana yayıp şimdilerde ise daha uzun vadeli bir perspektifle daha güçlü şirketler ve sermaye piyasaları oluşturma yoluna girdiği bir süreçte bizim, dünyanın en eski borsasının kurulduğu Kütahya Çavdarhisar’da yer alan Aizanoi’de, Macellum’un duvarlarında rakamlar hala dururken bu hale nasıl geldiğimiz ve bu halden nasıl çıkacağımız noktasında tefekkür ile fikir yürütmektir. Bu aşamada Gündem Medya Grubu’nun ve SPYD Başkanı Arif Ünver’in yıllardır yazıp çizdiklerini okumak daha faydalı olacaktır.

Devam edeceğiz

@sustainableturk

Not: Dünyada, geleceğe çok büyük etkisi olacağı kesin 3 önemli kavram şekilleniyor. Birincisi finansal demokrasi, ikincisi sürdürülebilir akıllı şehirler, üçüncüsü ise üretim süreç ve akslarını değiştirecek 4. Sanayi Devrimi. Gelecek yazımızda bu konuları ele alacağız. Bu vesile ile şehitlerimize Allah’tan rahmet kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

 Macellum

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
YAZARIN DİĞER YAZILARITümünü Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster