Erkin Şahinöz [email protected] Erkin Şahinöz

Bir garip gıda enflasyonu

21 Nisan 2015, 15:08 ---

Türkiye’de “garip” bir gıda enflasyonu yaşanıyor… 
Haberlere, yazılanlara çizilenlere bakıyorum.  Birinin “ak” dediğine diğeri “kara” diyor.
Kimileri üreticileri, kimileri kuraklığı, kimileri üç kuruşluk analiz yapmadan dünya gıda fiyatlarını,  kimileri mazot ve gübreyi, kimileri tarım politikasını, kimileri de aracıları günah keçisi yapıyor.
Tüm ön yargıları rafa kaldıralım, herkesin arşınına göre bez verme derdine düşmeden inceleyelim. Bakalım, rakamlar ne söylüyor?
Türkiye’de ciddi bir “gıda şoku” yaşanıyor.  Hemen bitişikteki grafikte Türkiye’nin yıllık gıda ve gıda-dışı enflasyonu görünüyor.  Gıda-dışı enflasyonumuz yıllık bazda yüzde 5.5 düzeyine gerilemiş durumda.  Kurdaki yükselişin neden olduğu enflasyon baskısına rağmen zayıf büyüme nedeniyle gıda-dışı enflasyonumuz geriledi.  Ama gıda fiyatlarında 2012 yılından beri devam eden güçlü bir yükseliş trendi var.  Öyle ki, gıdadaki yıllık enflasyon mart ayında yüzde 14,1 ‘e ulaştı.

Benzer filmi 2005-2008 yılları arasında da seyretmiştik.  Hemen yandaki grafikte 2005-2008 ve 2012-2015 “gıda şokları”nı karşılaştırabilirsiniz.

Grafiklerin yönü ve eğilimi benzer ama grafiklerin arkasındaki faktörler farklı.  Şimdi bu noktada duralım.  Küresel gıda fiyatlarına bir göz atalım. 
2005-2008 yılları arasında Türkiye’de yaşanan yüksek gıda enflasyonu dış kaynaklıydı. Eş zamanlı olarak belirgin bir küresel gıda enflasyonu da vardı.  Gıdayı geçtim, yüksek enflasyon hemen hemen tüm varlık fiyatlarında söz konusuydu. Nitekim varlık fiyatlarındaki balonun patlaması yüzyılın en büyük finansal krizi olan 2008-2009 krizini tetiklemişti.
Son dönemde ise bizdekinin aksine küresel gıda fiyatlarında “deflasyon” yaşanıyor.  Dünyada gıda fiyatları çok yükselmiyor.  Dünyada gıda fiyatları az yükselmiyor.  Dünyada gıda fiyatları yatay da seyretmiyor.  Dünya genelinde gıda fiyatları sert bir şekilde düşüyor. 
Hemen yandaki grafikte küresel gıda fiyatlarının seyrini inceleyebilirsiniz.

2011 yılından beri küresel gıda fiyatları kümülatif olarak yüzde 20’ye yakın düşmüş.  Aynı dönemde Türkiye’de gıda fiyatlarındaki kümülatif artış ise yüzde 40’ı aşmış. Merak etmeyin.  Yanlış yazmadım.  Siz de yanlış okumadınız. 
O halde bizde yaşanan dışarıdan kaynaklanmıyor. Kaldı ki, herkes Mersin’e giderken biz tersine gidiyoruz.  Birinci mesajı cebe koyduk.  Devam ediyoruz. 
Gıdada yaşananlar  “kuraklık”tan mı kaynaklanıyor? Meteorolojik kuraklığın tanımıyla başlayalım.  Kuraklık, doğal bir iklim olayıdır.  Nem oranının “normal”in altına düşmesi ve uzun bir süre “normal”in altında kalmasıyla birlikte yaşanan hidrolojik dengesizliktir.  “Meteorolojik kuraklık” uzun sürerse “tarımsal kuraklığa” dönüşür.  Sonucunda da tarımsal üretim olumsuz etkilenir. Bu da gıda fiyatlarını olumsuz etkiler. 
Son 40 yılda Türkiye sert “meteorolojik kuraklık” dönemleri yaşamıştır: 1971-1974, 1983-1984, 1989-1990, 1996-2001, 2007-2008, ve 2013-2014 kuraklık dönemleri.  Bunların bir kısmı tarımsal kuraklığa dönüşmüş, bir kısmı meteorolojik kuraklık aşamasından diğer aşamalara sıçramadan bitmiştir. 
Gıda şoku yaşadığımız “2012-günümüz” döneminde Türkiye’de kayda değer bir meteorolojik kuraklık ta yaşandı.  Peki, “meteorolojik kuraklık”, “tarımsal kuraklığa” dönüşmüş mü? Bir de buna bakalım. 
Hemen aşağıda Türkiye’de tarım sektörünün yıllık reel büyüme hızları görülüyor. Tarım üretiminde 2014 yılında reel bazda küçülme var.  2012-2014 yılları arasında tarım üretiminde yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 1,6 olarak gerçekleşmiş. Bu da son 10 yılın yıllık ortalama büyüme hızı olan yüzde 2,3’un altında.  Özetle, meteorolojik kuraklık kısmen de olsa tarımsal kuraklığa neden olmuş.  Ancak tarım üretiminin büyüme hızındaki yavaşlama gıda fiyatlarındaki kümülatif yüzde 40 yükselişi açıklamakta yetersiz kalıyor.  Bu da ikinci mesajımız.  Devam ediyoruz. 

Gelelim üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları kıyaslamasına.  TÜİK kendi raporunda “üretici fiyatları endeksinde, tarım, avcılık, ormancılık ve balıkçılık sektörlerinde faaliyet gösteren üreticilerin yetiştirdiği ve piyasaya arz ettiği ürünlerin ilk el satış fiyatları izlenmektedir” diyor.  Buna göre, 2012-günümüz döneminde tüketici fiyat endeksinin gıda alt endeksi yüzde 42 yükselmiş.  Üretici fiyat endeksinin de gıda alt endeksinde yüzde 41 yükseliş söz konusu.  Tüketici fiyatlarındaki yükselişin neredeyse tamamı üretici fiyatlarındaki yükselişten kaynaklanmış görünüyor. Bu da üçüncü mesajımız.  Devam ediyoruz.  Peki ne oluyor da bu fiyatlar böylesine çıldırıyor?
 
Üretimin en önemli üç girdisine bakalım. Mazot, gübre ve tohum… 
Bahse konu dönemde mazot fiyatlarında az da olsa düşüş yaşanmış. Gübre fiyatlarında ortalama kümülatif yüzde 20, tohum fiyatlarındaysa ortalama yüzde 30 kümülatif artış var.  Gıdada üretici fiyatlarındaki artışın tohum ve gübreden kaynaklandığı ortada. Üstelik bu artış üreticinin fiyatına yansıttığından daha fazla.  Ağlayan üreticiye de hak vermek gerekiyor.

Peki bu sevimsiz tabloyu nasıl değiştirilebiliriz? Bir sonraki yazılarımda devam edeceğim. 
Son söz: Ölçemeyen, biçemez.
Not: 3 Mayıs Pazar günü “Finansal Piyasalar” eğitimi vereceğim. Kayıt ve bilgi için [email protected]‘a mail atabilirsiniz. 

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
YAZARIN DİĞER YAZILARITümünü Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster