Dursun Ali Yaz [email protected] Dursun Ali Yaz

Finansal tablolarda yaratıcı yıkım

06 Ağustos 2014, 10:45 ---

Buz gibi betonla süslü Taksim’in gazete bayilerinde tek seanslık borsanın kapanış bültenleri satılırdı. Bir liraya aldığımız bu fotokopilerden fiyatları öğrenirdik. Gazetelerin ekonomi sayfalarında borsa haberi olmazdı. Ana haber bültenlerinde de adı geçmezdi. Şimdiki veri akışı ve altyapı ile kıyasladığımızda orta çağı anlatıyor gibiyim. Çok değil yirmi yıl öncesiydi. Zamanın ruhu diye bir şey var artık. İstanbul-Ankara otobanında seyreden araçların hızı, yüzyılın başında üretilen uçaklardan daha yüksek. Son yirmi yılın tasvirini unutmadan son üç yüz yıla bakalım.

Ekonomik olayları, küresel düzeye çıkaran düşünce altyapısı, ‘finansal kapitalizm’ doktrini şeklinde ifade edilir. Babil’den bugüne kadar her ekonomik sistemin bir klasik okulu vardı. Sebep-sonuç ilişkileri, ideolojileri, doğru ve yanlışları tarafsız zeminlerde incelenerek, bilimsel sınırları cesurca çizilebiliyordu. Ancak yeni dünya bundan mahrum. Bundan ötürü merkantalizm, fizyokrasi ve sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan ‘finansal kapitalizm’ pragmatist bir kimliğe büründü yani sadece adı değişti. Hedef ve ruh aynı kaldı.

300 yıl önce ortaya çıkan ‘Laisser faire’ yani ‘bırakınız yapsınlar’ mottosuyla, devletin iktisadi hayattan elini eteğini çekmesini isteyen görüşün sunduğu bu etkili afyonun, burjuvadan aristokrasiye serflerden mülkiyeye uyuşturmadığı kesim kalmadı. Yoksa serbest piyasa veya liberal ekonomi benzeri terimleri yüzyıllardır kabul görmezdi.

Yaşanan sürecin okulunun olmamasının borsaya, reel ekonomiye, mali tablolara bir zararı oluyor mu diye senteze ulaşmak istediğimizde çok ilginç bir terslikle karşılaşıyoruz.

Hemen girişte son yirmi yılın panoramasını seyrettiniz, değişimi ve gelişimi gördünüz. Hatta kırk yaş üstü okuyucularımın hepsi bizzat yaşadı. Fakat, sürekli üzerinden mali analiz yaptığımız, rasyolar, parametreler kullandığımız finansal tablo şablonu 300 yıldır hiç değişmedi. İşte bu durum, evrensel sorunların temel kaynağıdır.

Sanayi devrimi bakiyesi olan günümüz mali tabloları, zamanın ruhunu yansıtacak donanımdan çok uzaklarda. Yatırımcının şaşkınlığı kadar, dünyanın önde gelen yatırım şirketlerinin kağıttan kale gibi devrilmesi işte bu yüzden. Çözüm olarak bankacıların kredi tutarına yakın düzeyde teminat istemesi aynı sebepten. Yatırımcının önce hisse alıp sonra araştırma yapması gibi çarpık uygulamaların altında da hep bu ‘bilinç kayması’ var. Aslında herkes farkında. Açıklanan mali tablolar ağır sanayi şirketleri dışında, özellikle bankacılık ve hizmet sektörü hisselerinin analiz edilmesine ve geleceğe ilişkin öngörü sunmaya yardımcı olamıyor.

Görünmeyen varlıklar

‘Intangible asset’ denilen ‘maddi olmayan aktifler’ başta olmak üzere ‘Öz kaynaklar’ grubundaki kalemlerin gerçek hayatla arasında ateş ile ateşböceği kadar fark vardır.

Marka, patent, ticari sırlar, müşteri portföyü, imaj, saygınlık gibi unsurlar yanında şirket sahiplerinin bile farkında olmadığı ve haliyle sermayesine ekleyemediği dolayısıyla hisse fiyatlarına yansımayan varlıkları bulunmaktadır.

Şöyle ki; hakim ortakların, yönetim kurulu üyelerinin, departman müdürlerinin ve çalışanlarının piyasa bilgisi, tecrübesi, itibar-saygınlık şeklinde somutlaştırabileceğimiz olumlu veya olumsuz değerler mali tablolarda yer almamaktadır. Entelektüel sermaye kavramının geleneksel olmayan kalemleri arasında yer alan bu değerlerin artı ve eksileriyle raporlanarak mali tabloların ‘gerçeğe uygun değer’inin yatırımcıyla paylaşılması gerekiyor.

Bir örnek verelim. Her biri mühendis olan beş ortağın ve idare ettiği bir mühendislik şirketi düşünelim. Bu ortaklar, ellerindeki hisselerini farklı meslek ve yetenekteki kimselere devrettiğinde mali tablolarda ne gibi bir değişiklik olacağını düşündünüz mü?

Ben söyleyeyim size; hiç bir değişiklik olmaz. Bilançonun Öz kaynaklar  kısmı aynı kalır. Bu hisse devrinin gelir tablosunda adı bile geçmez. Dipnotları okuyan birisi ancak haberdar olabilir.

Şunu söylemek istiyorum. Hakim ortak değişikliğinden haberdar olmaktan ziyade, alanında söz sahibi insanların domine ettiği bir yapının, sektörü hiç tanımayan kişilere devredildiğinde, şirketin entelektüel varlığındaki azalmayı mali tablolardan okumak mümkün değildir.

Halka açık ortaklıklar her şeyi dört dörtlük yapmak istese bile, yılda dört kez Kamuyu Aydınlatma Platformu (KAP)’ta açıklanan mali tablolar formatının, şirketlerin gerçeği ile hiç bir alakası olmadığını anladık sanıyorum.

Çünkü üç yüzyıl önceki finansal yapının kurgusu, entelektüel birikimden habersizdi. Mesela, dünyada bilinen ilk düzenli işçilik ödemesi (aylık) Henry Ford tarafından 1908 yılında yapıldı. Biz o günlerde demokrasinin ikinci katını çıkmakla meşguldük. Kısaca modern yönetim teknikleri bile son otuz yıldan beri kabul görmektedir. Özellikle genç nüfus, bugünkü yaşam koşullarının ve kişisel eşyaların bin yıldır var olduğu algısı içinde. Algısını gördüğü ve dokunduğu nesnelerle inşa ediyor.

Günümüz borsacısı ise düşünmeyi değil görmeyi seviyor. Bu açığı fark eden sistemin kendini revize etmesi beklenmemeli. Zira mali tablo oyunlarının felsefesi bu kaynaktan besleniyor.

Yabancının fotokopi odasından çıkalım

Sermaye Piyasalarının girişimcisi olmaya namzet denetim şirketlerine, üniversitelere ve bağımsız kurumlarının, mali tablo sisteminin ihtiyaç duyduğu ‘yaratıcı yıkımı’ (creative destruction) başlatması gerekiyor.

Geçen yüzyılın başlarında İngiltere’nin ele aldığı UFRS standartlarını geliştirerek tüm dünyaya anlatan ABD, son yirmi yıldır bu konu üzerinde de yoğun olarak çalışmaktadır.

Kendimize dönersek, eski adıyla İMKB’nin ilk yıllarından bir kaç enstantane verdiğim günler ‘geç dönem borsacılık’ günleridir. Bilinenin ötesinde 140 yılı geride bırakan organize borsamızın bugünkü aktörleri olan; piyasaları düzenleyici-denetleyici kurumlar başta olmak üzere, birlik ve gönüllü teşekküllerin batının fotokopi odasından çıkarak bu soylu topraklara yakışan muhasebe, raporlama ve denetim alt yapısını kendi el yazısıyla yazacak birikim ve özgüveni ortaya koymalıdır. Uzun vadeli bir süreçten bahsettiğimin farkındayım, bu tür hedeflerle barışık olmadığımızı da. Lakin, sistem kurmaktan başka seçeneğimiz bulunmuyor.

Son yıllarda bankacılık sistemimiz, dünyaya önderlik ederek eğitimler vermekte ve know how ihraç etmektedir. Benzer yaratıcı yıkımın mali piyasalarda tekrarlanması ile ekonominin birbirine entegre olması sağlanmalıdır. Böylelikle fon arz edenler, talep edenler ve yatırımcılar sermaye piyasalarının gerçek işlevini yerine getirdiğini hissedeceklerdir.

İstanbul’u finans merkezi yapmaktan tutun, Türkiye’mizin ilk on büyük ekonomiye girmesi gibi hedefler, başkalarının çöpe attığı sistem ve akılla gerçekleşmez. Aksi halde, yabancılar yeni yeni projeleri tamamlayıp çıta yükseltirken, bizler de, onların müsveddelerini tercüme ederken, birbirimizin kuyusunu kazmaya devam ederiz.

@DursunAliYaz

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
YAZARIN DİĞER YAZILARITümünü Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster